Muharrem ayı, Hz. Peygamber’in ifadesiyle “Allah’ın ayıdır.” (Müslim, Sıyam 202, 203; Ebu Davud, Savm 55; Tirmizi, Salat 323; Nesai, Kıyamu’l-leyl 6.) Allah Teâlâ’nın bu aya verdiği değeri dile getiren bu ifade, bizatihi zamanın değerini özelde ise Muharrem ayının değerini gözler önüne sermesi bakımından son derece önemlidir. Aynı hadis-i şerifte Hz. Peygamber, “Ramazan Kur’ân ayı, Şaban ayı ise benim ayımdır.” buyurarak, Kur’ân-ı Kerîm’in Ramazan’a kattığı değeri ve Şaban ayına şahsının verdiği değeri ifade etmiştir. Bu hadis-i şerif bile tek başına zamanın kıymetini, o zaman dilimi içerisinde meydana gelen olaylardan aldığını gösteren bir delil olması bakımından yeterli bir delildir. Buna göre Ramazan, Kur’ân-ı Kerîm’in maddî ve manevî bereketiyle, Şaban ayı ise sünnet-i seniyyeye ittibaın kendisine kattığı anlam boyutu ile Mevla katında değer kazanmaktadır. Muharrem ayı da geçmişten günümüze kendisinde meydana gelen önemli olaylar dolayısıyla değerli görülmüş ve cahiliye döneminde dahi bu ayda savaşmaktan uzak durulmuştur. (Hüseyin Algül, “Haram Aylar”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, c.XVI, İstanbul 1997, s.105.)
Kur’ân-ı Kerîm’de savaş ve diğer kötülüklerden uzak durulması emredilen âyet-i kerîme şu şekildedir:
“Şüphesiz, Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısında, Allah katında ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte bu Allah’ın dosdoğru kanunudur. Öyleyse o aylarda kendinize zulmetmeyin.” (Tevbe 9/36.)
Kaynaklarımızda anlatıldığına göre Muharrem ayında, bu ayın onun günü olan Aşure gününde, şu önemli hadiseler gerçekleşmiştir:
- Hz Âdem’in (as) tövbesi aşure günü kabul edilmiştir.
- Hz Nuh (as), gemisini Cûdi Dağı’nın üzerine aşure gününde demirlemiştir.
- Hz İbrahim’in (as) oğlu Hz İsmail o gün doğmuştur.
- Hz Yusuf, kardeşlerinin atmış olduğu kuyudan aşure günü çıkarılmıştır.
- Hz Yakub’un (as) oğlu Hz. Yusuf’un hasretinden dolayı kapanan gözleri o gün görmeye başlamıştır.
- Hz. Eyyûb (a.s), hastalığından o gün şifaya kavuşmuştur.
- Hz Yunus (as), balığın karnından aşure günü kurtulmuştur.
- Hz Davud’un (as) tövbesi o gün kabul edilmiştir.
- Hz Musa (as), aşure gününde bir mucize eseri denizi yararak nehri geçmiş ve Firavun ile ordusu sulara gömülmüştür.
- Hz İsa (as), o gün dünyaya gelmiş ve o gün semâya yükseltilmiştir.
- Hz. Aişe’nin belirttiğine göre, Kâbe’nin örtüsü daha önceleri eşure gününde değiştirilirdi.
- Hz. İdris’in (a.s.) göklere kaldırılışı, Hz. Davut’un (a.s.) tevbesinin kabul edilmesi, Hz. Süleyman’a (a.s.) saltanatın ihsan edilişi gibi olayların da aşûre gününde vaki olduğu rivayet edilmiştir. (Eyüp Baş, Aşure Günü, “Tarihsel Boyutu ve Osmanlı Dini Hayatındaki Yeri Üzerine Düşünceler”, AÜİFD, XLV (2004), sayı: I, s.167-168.)
Muharrem ayı ve aşure günü, burada zikredilen olaylardan hareketle, tövbe, bâtılın tasallutlarından kurtulma, müjdeli haberle mülaki olma, hastalıklardan şifa bulmak için bir fırsat elde etme ve türlü nimetlerle Hakk’ın kullarını taltif etme zamanıdır.
Muharrem ayının genel özelliklerini şu şekilde sıralayabiliriz:
- Muharrem ayı, 12 ay ve 355 gün olan kameri yılın ilk ayıdır. Muharrem ayının bu özelliği, müslümanlara zaman bilinci ve disiplinli bir hayata sahip olmalarını sağlama noktasında teşvik içermesi bakımından son derece önemlidir.
- Hz. Peygamber, Medine’ye hicret ettiğinde orada yaşayan ve Hz. Musa ile İsrailoğulları’nın, Firavunun zulmünden aşûre günü kurtulduğunu söyleyen Yahudileri Hz. Peygamber yalanlamamış ve hatta bu yönde olumlu bir tavır sergilemiştir. Bunun yanı sıra tüm Samî dinlerde özel bir yere sahip görünen aşûre günü, Cahiliye Araplarınca da önemli kabul edilmiştir. Hatta Rasulullah’ın da peygamberlik öncesi ve sonrası dönemde bir süre bu günde oruç tuttuğuna dair rivayetlere de rastlanır. Medine döneminde bu orucu Müslümanlara tavsiye ettiği bilinen bir husustur. (İbrahim Kâfi Dönmez, İslam’da İnanç, İbadet ve Günlük Yaşayış Ansiklopedisi, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, c.I, İstanbul 2006, s.178.)
- Hz. Peygamber (sav) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur:
أَفْضَلُ الصِّيَامِ، بَعْدَ رَمَضَانَ، شَهْرُ اللهِ الْمُحَرَّمُ، وَأَفْضَلُ الصَّلَاةِ، بَعْدَ الْفَرِيضَةِ، صَلَاةُ اللَّيْلِ
“Ramazan ayından sonra tutulan oruçların en hayırlısı, Allah’a izafetle (Allah’ın ayı denilerek) şereflendirilen Muharrem ayında tutulan oruçtur. Farz namazlardan sonra en faziletli namaz ise geceleyin kılınan namazdır.” (Tirmizi, Savm 40.)
Bu hadis-i şerif, zamanı ibadetle anlamlı kılmanın mümin açısından ne kadar bir husus olduğuna işaret etmektedir. Teknoloji, gelişen ve değişen dünya, hızlı iletişim ve büyük bir hengâmenin ortasında kalan günümüz insanına bu hadis-i şerif, stres ve psikolojik buhranlardan kurtulmanın yolunun Cenâb-ı Hakk’a ibadet etmekten geçtiği mesajını vermektedir.