Tevazû; alçak gönüllü olmak, kimseyi hakir görmemek ve sosyal durumu ne olursa olsun herkese sevgi göstermektir.Tevazu sahibi olmak, kişiye hem Allah´ın, hem de kulların yanında saygınlık ve itibar kazandırır. Nitekim Cenab-ı Allah, kullarının bu erdeme sahip olmalarını isteyerek ?Onlar yeryüzünde tevazu içinde yürürler.? (Furkân,25/63) buyurmaktadır.
Tevazûnun karşıtı kibirdir. Tevazû olmayan yerde kibir vardır. Kişinin kendini beğenmesini ve böbürlenmesini dinimiz hoş görmez. Büyüklük Allah´a mahsustur; buna rağmen büyüklük taslayanları Allah hoş görmez ve açık bir ihtarda bulunur: ?İçinde ebedi kalmak üzere cehennem kapılarından içeri girin ! Kibirlenenlerin yeri ne kötüdür.!? (Mü´min,40/76 )
KİBİRLİLİK:
Sahabeden birisi, kalbine kibir gelince kendisini arkadaşlarından, özellikle zayıf olanlardan daha üstün saymakta ve kalbine gelen bu kibir duygusuna hakim olamamakta idi. Bunun üzerine, Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.s.), büyüklenmek, kibirlilik duygusunun kabul edilemeyeceğini anlatmak için : ? Sizler, zayıflarınızın hürmetine rızıklanıyor ve yardım görüyorsunuz.? Buyurdu.