Bu haftaki yazıma klasik bir söz olan "Devlette devamlılık esastır" ifadesiyle başlamak istiyorum.
Peki; ama bu bizim ülkemizde böyle midir? Yoksa sadece siyasi iktidarların seçmenlerinden oy istedikleri zaman söyledikleri bir söz müdür?
Aslına bakıldığında devlette gerçekten devamlılığın esas olması en doğru olanıdır.
Ama; yapılan her seçimin sonrasında bu ister yerel, isterse genel seçim olsun göreve gelenler hemen değişikliğe gitmeyi tercih etmişlerdir.
Bundan daha üç ay önce gerçekleştirilen ve tüm siyasi partiler ve adayları tarafından çeşitli vaatlerin havada uçuştuğu Mahalli İdareler Seçimlerinin ardından bir önceki seçimlerde de olduğu gibi göreve gelen belediye başkanları enkaz devraldıklarını, belediyenin borç batağında olduğunu belirterek belediyelerin önlerine de borç kalemlerinin yer aldığı koskocaman afişleri astırmamışlar mıdır?
Hani devlette devamlılık esastı? Hani seçim öncesi verdiğiniz vaatler? Hani yerine getirmeyi taahhüt ettiğiniz projeler ve hizmetler?
Bu arada öyle belediyeler var ki, binbir güçlük altında da olsa, gerekli maddi desteği bulup alamasa bile, halkla iç içe, kurdukları kooperatifler ve tanzim satış mağazaları ile bırakın dert yanmayı; beldelerini, ilçelerini ve hatta illerini, kâr etmese bile zarar ettirmeyen duruma getiren birçok belediye başkanı görmedik mi?
Demek ki; seçimlerden önce o makama gelmek için hamasi bir şekilde söylemlerle seçmenini sırf oy kazanmak uğruna yanıltan belediye başkan adayları, neden seçildikten sonra borçları veya olumsuzlukları ön plana çıkarmak durumunda kalıyorlar?
Burada hemen herkesin bildiği hikâye aklıma geldi. Zaten bazı ortamlarda da bu hikâyeyi anlattığım olmuştur.
Rivayete göre; çok eskilerden işlerin yolunda gitmediği zamanlarda, yeni bir sadrazam göreve getirilir.
Görevden alınan sadrazam yerine geldiği sadrazamın kendisine yaptığı gibi, önceden hazırladığı üç ayrı zarfın içine koyduğu mektupları yerine gelen yeni sadrazama vermiştir.
Devir tesliminden sonra makamdan ayrılmadan önce de yeni sadrazama başı sıkıştığında sırayla bu mektupları açmasını salık verir.
Taze sadrazam da mektupları alır, bir kenara koyar ve göreve başlar.
Aradan geçen zaman içerisinde işler yolunda gitmemeye başlar.
Sadrazam sıkışır, zorlanır ve kendini savunmaz durumda kalır. Aklına halefinin, yani yerine geldiği eski sadrazam ve onun kendisine verdiği mektuplar gelir.
Ve hiç gecikmeden ilk mektubu açar. Mektupta, “Yapacağın, yapamayacağın birçok vaatte bulun, sıkışırsan ikinci mektubu aç” yazmaktadır.
Taze sadrazam gelecekte olmayan ve olması mümkün olmayan birçok şeyi vadeder. Ancak işler yine yolunda gitmez. Dedikodular da ayyuka çıkmıştır.
Dayanamaz tabi ikinci mektubu da açar. “Kendinden öncekileri suçla. Başın yine sıkışırsa üçüncü mektubu aç" yazmaktadır bu sefer.
Fakat; ikinci mektuptaki öneriler de işe yaramaz. Çevreden daha çok eleştiriler gelir. Belediyenin hortumu ailenin kapısına bağlanmış gibi.
Sadrazam çok sıkışmıştır ve çıkışı yok gibidir. Üçüncü mektubu açar. Mektupta şöyle yazmaktadır:
“Sen de benim gibi üç mektup yaz, yerine gelecek olana ver”.
Doğru olup olmasına bakmaksızın bu hikâye bizlere kötülemekle bir yere varılamayacağını, asıl önemli olanın vatandaşa vaadedilenleri yerine getirmek olduğunu apaçık göstermektedir.
Aslında hizmet bir yarış olmalıdır. Nasıl göreve gelmeden önce sözler veriliyorsa onlar bir plan, program ve sırayla yerine getirilmelidir ki; devlette devamlılık sağlansın.
Son beş yılı Sivas ve bağlı ilimiz Erzincan, ardından Tekirdağ ve bağlı illerimiz Edirne ve Kırklareli'nde biri şu an İçişleri Bakanımız olan Sayın Ali Yerlikaya ve diğeri de İstanbul Valisi olan Sayın Davut Gül valilerimle birlikte 10 valimiz ile birebir görev yapma imkânım oldu.
Abartısız bir şekilde söylüyorum ki, hepsi de mesai mefhumu gözetmeksizin halkın içinde olan ve halkın sorunlarını çözmeye çalışan devlet adamlarıydı.
İşte; göreve gelmek ve seçilmek sadece makam için olmamalıdır. Ayrıca hiçbir şekilde zoru görerek görevi bırakmak veya bunu mazeret olarak sunmak da o beldeye, o ilçeye, o ile ve o Büyükşehire birşey kazandırmak yerine kaybettirir.
Sonuç olarak; hangi görevde olursak olalım yazımın başında ifade ettiğim gibi hizmet odaklı çalışarak o kurumda veya devlette devamlılığı sağlamak gerektiğine inanıyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle siz değerli okurlarıma sağlıklı ve mutlu günler dileyerek Allah'a emanet ediyorum.