USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

BU HALE NASIL GELDİK?

29-09-2024
Bu toplum, nasıl bu hale geldi?
Neden herkes birbirini suçlar oldu?
İki haftadır "Ah Türkçemiz, Vah Türkçemiz" ve "Ah Türkiyem, Vah Türkiyem" başlıklı köşe yazılarımla kendi ülkemizde yabancı konuma düştüğümüzü; ekilmedik ve dikilmedik yer bırakılmasın denilmesine rağmen çiftçinin ektiği ürün ve mahsulün para etmediğine değinmiştim.
Bu yazılarıma gerek iktidar, gerekse muhalefet tarafından hiçbir tepki gelmezken; herkesin feryâd figan ettiği köy yollarının gelişigüzel yama yapılmasını ve çöplerin de zamanında toplanmamasını haber yaptıktan sonra; özellikle iktidar mensubu il genel meclis üyelerinden gelen tepki telefonlarıyla eleştirilerimin ne kadar doğru olduğunu ve halkın sorunlarını çözme konusunda yazdıklarıma ara vermeden devam etmem gerektiğini bir kere daha anladım.
Şimdi tekrar soruyorum? Biz, neden ve nasıl bu hale geldik?
Cevap aslında sorunun içinde gizli ve çok basit. Toplumun bu hale gelmesini biz istedik... Çünkü sustuk... Ve sustuğumuz için her şey bumerang gibi gelip bizi buldu.
Kahvelerde, restoranlarda, paklarda velhasıl birkaç kişinin bir araya geldiği yerlerde artık herkes eleştiri yapar ve sorgular hale gelmesine rağmen siyasileri görünce sus pus olması veya şirin gözükmeye devam etmesini de anlamış değilim.
Hepimiz alınan vergilerden, amiyane bir tabirle kaz gibi yolunmaktan şikayetçi olmamıza rağmen hala GSM şirketlerinin, sigortaların, bankaların, araç muayene istasyonlarının ahlaki olmayan fiyat artışlarına neden dur denilmiyor?
Hayatı toz pembe yaşayan, halkın sorunlarına inmek ve çözmek yerine kişileri veya kitleleri kendilerinden ya da kendilerinden olmayanlar diye sınıflandıranlar bir gün sıranın kendilerine geleceğini neden görmezden geliyorlar?
Yazımı yazarken aklıma bir hikaye geldi ve bu hikâyeyi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Günlerden birgün... Kurbağaların yarışı varmış. Hedef, çok yüksek bir kulenin tepesine çıkmakmış. Bir sürü kurbağa da arkadaşlarını seyretmek için toplanmış. Ve yarış başlamış.
Gerçekte seyirciler arasında hiçbiri yarışmacı kurbağaların kulenin tepesine çıkabileceğine inanmıyormuş. Sadece şu sesler duyulabiliyormuş; “Zavallılar! Hiçbir zaman başaramayacaklar!”
Yarışmaya başlayan kurbağalar kulenin tepesine ulaşamayınca teker teker yarışı bırakmaya başlamışlar. İçlerinden sadece bir tanesi inatla ve yılmadan kuleye tırmanmaya çalışıyormuş.
Seyirciler hala bağırıyorlarmış: "Zavallılar! Hiçbir zaman başaramayacaklar!"
Sonunda, bir tanesi hariç, diğer kurbağaların hepsinin ümitleri kırılmış ve yarışı bırakmış.
Ama kalan son kurbağa büyük bir gayret ile mücadele ederek kulenin tepesine çıkmayı başarmış. Diğerleri hayret içinde bu işi nasıl başardığını öğrenmek istemiş?
Bir kurbağa ona yaklaşmış ve "Bu işi nasıl başardın" diye sormuş. O anda farkına varmışlar ki, kuleye çıkan kurbağa sağırmış!
Bu hikâyeyi bir olumlu, bir de olumsuz olmak üzere iki yönden irdelemek için biraz keserek kısa bir şekilde yazdım.
Hikâyenin olumlu yönünü biz gazeteciler açısından değerlendirdiğimizde; yazdığımız haber ve köşe yazılarında aldığımız olumsuz telefon ve yorumlarda görüyor ve haklı olduğumuzu bir kez daha anlıyoruz. Çünkü doğru bildiğimiz yolda kulaklarımızı tıkayarak halkın sorunların eğilmek her zaman bizi başarıya götürüyor.
Diğer yandan olumsuz yönüyle ele aldığımızda; yazdıklarımıza veya haber yaptıklarımıza iktidar mensuplarının kulaklarını tıkaması yine bizlerin başarılı olduğunu gözler önüne seriyor.
Hangi açıdan bakarsak bakalım. Yaşanan bütün bu gürültü-patırtının içinde sağır kurbağa olmak son günlerde moda haline gelmiş durumda.
Aslında ben de daha çok şeyler yazmak ve sorunları en ayrıntısıyla yazmak istiyorum. Ancak bazen yalnız kaldığımı, sadece ben ve benim gibi düşünen insanların bir elin parmaklarını geçmediğini görünce üzülüyorum.
Fakat şunu da biliyorum, sessiz çoğunluklar giderek artıyor. O zaman, biz gazeteciler yazmaya devam edelim ki, gerçekler daima gün yüzünde olsun.
İkinci Cumhurbaşkanımız, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün en yakın silah arkadaşı ve dostu İsmet İnönü'nün de dediği gibi, "Bir ülkede namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça o ülkede kurtuluş yoktur".
Bir yazımın daha sonuna gelirken; siz değerli okurlarıma sağlıklı ve mutlu günler dileyerek Allah'a emanet ediyorum.
Kalın sağlıcakla...
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?