USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

ÇOCUKLUK: ÖMRÜN EN GÜZEL RÜYASI

07-10-2024

O öyle bir yol ki doğup yaş alan herkes o yoldan geçiyor, bazısının yolu çiçekli, böcekli; bazısınınki dikenli, yılanlı, çıyanlı olsa da. O öyle bir dönem ki bazısına gülerek oynayarak musmutlu, bazısına ağlayarak sızlayarak yapyaslı yaşamak nasip oluyor. Çok kötü şartlarda dünyaya gözünü açmadıysa çocukluğunu özlemeyen yoktur, sanırım. En kaygısız olduğumuz, en masum olduğumuz, sevgiden ve ilgiden başka hiçbir şeye hayatiyet derecesinde ihtiyaç duymadığımız o en güzel çağlar ki Cahit Sıtkı Tarancı, o günleri tekrar satın almak için oyuncakçı Affan Dede’ye para sayar:

 

“Affan Dede’ye para saydım,

Sattı bana çocukluğumu.

Artık ne yaşım var, ne adım

Bilmiyorum kim olduğumu.

Hiçbir şey sorulmasın benden;

Haberim yok olan bitenden.

Bu bahar havası, bu bahçe;

Havuzda su şırıl şırıldır.

Uçurtmam bulutlardan yüce

Zıpzıplarım pırıl pırıldır.

Ne güzel dönüyor çemberim,

Hiç bitmese horoz şekerim.”

Zihnimizin dünyaya ait ilk kodları aldığı; sevginin nefretin, dostluğun düşmanlığın, iyinin kötünün en çıkmaz boyalarla kalbimize nakışlandığı büyülü zamanlar, o zamanlar. O yüzden Edip Cansever, gökyüzüne benzetiyor çocukluğu. Nasıl gökyüzü hep oradaysa çocukluk da hep aynı yerde, ilk bilgiyle, ilk duyguyla, ilk formunu bozmadan son yolculuğa kadar durmaya devam ediyor:

“Gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk,

Hiçbir yere gitmiyor.”

Çocuk gülüşleri, dünyanın en güzel müziklerindendir. Kalbi kararmış, en katı insanın bile masum bir çocuk kahkahası sesiyle, yüzünün kıvrımlarının yumuşamamasına ihtimal yoktur. Çocuk gülüşlerinin olmadığı yer olsa olsa cehennem olabilir. Nazım Hikmet ne der:

“Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne,

Allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar

Oynasınlar türküler söyleyerek yıldızların arasında.

Dünyayı çocuklara verelim                

Kocaman bir elma gibi verelim, sıcacık bir ekmek somunu gibi.

Hiç değilse bir günlüğüne doysunlar.

Dünyayı çocuklara verelim

Bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı.

Çocuklar dünyayı alacak elimizden,

Ölümsüz ağaçlar dikecekler.”

Teknoloji imkân verse de ihtiyaç oldukça yetişkinlerin beynine çocukluk çipleri takılabilse keşke. Ya da bir aşısı, ilacı falan olsa. Ne kavgalar kalırdı yeryüzünde, ne savaşlar, ne bombalar. Hiçbir yapay etikete takılmadan yaşayan ahalisiyle, bu yaşlı ve yaslı dünya, barış ve kardeşlik cennetine dönerdi. Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın dediği gibi:

“Çıkamaz çocukluğundan dışarı

Kimse.

Kardeşliğimiz bundandır,

Mavi sularla binlerce yıl.

Çıkamaz çocukluğundan dışarı

Kimse.

Bundandır inanmamamız

Kocaman bombalara.”

Bana bir dilek hakkı verseler bunu çocuklar için kullanırdım, her öksüze bir anne, her yetime bir baba, her evsize bir ev, aça çıplağa yiyecek giyecek, hasta çocuklara ilaç dilerdim. Dünyanın en acıklı, en hazin sesi de çocuk ağlamalarıdır. Herhangi bir coğrafyada, herhangi bir toplumda, herhangi bir çocuğun gözünden sızan yaşa arkasını dönen, acı hıçkırıklarına gözünü kulağını kapayan kişinin kalp ve vicdan engelliliği vardır ki bedensel engellilik, onun yanında hiçtir. Bu konuda Behçet Necatigil gibi düşünürüm:

"Bütün çocuklar

Yokluk bilmesinler.

Et, şeker, süt bulsunlar.

Giyimli, tok ve rahat

Gitsinler okullara,

Sınıflarını geçsinler.

Büyükler biraz daha yorulsun.

Onlar da büyüsünler.

Onlar da mesut olsunlar.

Geçti, kaç savaş ezikliği.

Çocukları düşünsünler,

Çocuklar, iyi gün görsünler.”

Ortalıkta dolaşan bir söz var ya hani, Aldous Huxley’e ait: “Belki de dünya, başka bir gezegenin cehennemidir.” Eğer dünya, başka bir gezegenin cehennemi olsaydı, burada çocuklar olmazdı, çocukluk olmazdı, diyorum ben de. Dünyayı cehenneme çevirenler, çocukluğunu, çocukça hislerini kaybeden yetişkinlerden başka kimse değil. Kim bilir onların çocukluklarını bulsak nasıl bir sevgi eksikliği, nasıl kötü muameleler göreceğiz. Bilim adamlarının tez elden çocukluk aşısı, çocukluk iksiri gibi bir şey bulup dünyayı bayram yerine çevirmesi lazım. Çocukça hislerle, çocukça sevgilerle dolu, çocuk gülüşleriyle çınlayan bir dünya hep var olsun. Özdemir Asaf’ın dediği gibi:

“Çocuklar oynuyordu

Düşlerimin içindeki.

Bayram yerlerinde.”

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?