Bu sözü birçok kişi hatırlayacaktır. 3 Temmuz 2011 tarihinde hain FETÖ´nün Fenerbahçe´ye yaptığı operasyon sonrasında tutuklanan dönemin Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım söylemişti. ?Şikeden tutuklandınız, ne diyorsunuz?? diyen gazetecilere, ?Ne şikesi kardeşim devlet elden gidiyor? demişti.
Yargıya, Polis teşkilatına, orduya, maliyeye, eğitime kısaca devletin tüm kademelerine yerleşen hain FETÖ ülkenin en büyük sivil toplum örgütlerinden biri olan Fenerbahçe´yi ele geçirmek için bir operasyon yapmış, olayın bir tarafına da Sivasspor´u koymuştu. Yapılan operasyonlar sonrasında Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, İkinci Başkan Şekip Mosturoğlu, Sivasspor Başkanı Mecnun Otyakmaz ve bazı futbolcular tutuklanarak cezaevine konulmuştu.
Şimdi bunları niye yazdım? Şüphesiz Fenerbahçe camiasının başkanları Aziz Yıldırım önderliğinde FETÖ´ye karşı koyduğu mücadele tarihi öneme sahiptir ve bu hakkı bir kez daha teslim etmemiz gerekir. Ancak esas bugün bu sütunlara taşıma nedenim daha başka; o da şudur: Paranın olduğu her yere giren FETÖ, Süper ligin çok kazanan futbolcularını da avucunun içine alarak onları kendi çetesine kaynak sağlayan insanlar haline getirmişti. Hatta öyle ki, ülkenin yetiştirdiği en büyük golcülerden biri olan ve yıllarca milli kahraman gibi görülen Hakan Şükür´ü milletine hain hale getirmişti. Bunu gören devlet birçok futbolcuya operasyon yaptı. Kimi tutuklandı, kimi ifadeye çağrıldı, kimi de hain Hakan gibi firar etti.
O futbolcular arasında yer alan Fenerbahçeli Bekir İrtegün ve Uğur Boral verdiği ifadede demişti ki; ?Biz sohbetlere katıldık. Hatta en son sohbetlerin birini de Emre Belözoğlu´nun evinde yaptık.? Bunun üzerine bir yıl önce savcılık Emre Belözoğu ile ilgili olarak bir soruşturma başlatmıştı. Geçtiğimiz hafta sonu savcılık kovuşturmaya gerek yok diyerek dosyayı kapattı. Yani Emre Belözoğlu ile ilgili bir iddianame düzenlemedi. Fakat kovuşturmaya yer görmeme nedenin gerekçesi için kullanılan cümle dikkat çekiciydi?
Savcılık Emre Belözoğlu soruşturması ile ilgili olarak diyor ki, ?Emre ile FETÖ arasında akçeli ilişkiler olmasına rağmen, 17-25 Aralık´tan sonra aralarındaki ilişki sempati seviyesinde kalmıştır.? Yani Emre 2013 yılına kadar sürekli FETÖ´ye himmet adı altında haraç vermiş. Yetinmemiş, başkanı, ikinci başkanı, futbolcu arkadaşları, 2011 yılındaki komplo ile cezaevinde yatarken, formasını giydiği takım yerle yeksan edilirken, evinde FETÖ´nün imamlarına propaganda yapma imkânı sağlamış?
Kendimi savcı, hakim yerine koymak istemem. Emre Belözoğlu belki de bilmeden FETÖ´nün ağına düşmüştür. Belki de hayır yapıyorum diye haraç vermiştir. Belki de gerçekten 2013 yılından sonra uyanmış ve ilişkisini sempati noktasına çekmiştir. Bilemem?
Ancaakk!!! Benim esas hassasiyetim şu; 2011´de FETÖ komplosunun kurbanı olan o günkü yönetici, bugünkü Başkan Ali Koç nasıl oluyor da bunlar olurken evinde sohbet toplantısı düzenleyen Emre Belözoğlu´nu tekrar getirerek Fenerbahçe´ye kaptan yapıyor? Bu durumu Fenerbahçe camiasının verdiği o büyük mücadele ile nasıl bağdaştırıyor? Kendisinin de içinde olduğu bir yönetime karşı yapılan operasyon esnasında onlarla dirsek temasını kesmeyen birini Fenerbahçe´ye lider yapmaya çalışıyor? Ben bunu anlayamıyorum.
Bu durum karşısında Ali Koç´a ?yazıklar olsun´ mu demek lazım, ?tüh sana´ demek mi lazım, ?bir bildiği vardır´ mı demek lazım, yoksa ?bir hesabı mı var?´ demek lazım ben bilemedim...