İki hafta önce Türk Tabipleri Birliği Başkanı Şebnem Fincan Katırcı PKK’nın televizyonuna bağlanarak Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kimyasal silah kullandığı iftirasını attı. Geçtiğimiz hafta ise CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Türk siyasal tarihinde görülmemiş bir iddia ile Jandarma ve Polis teşkilatını uyuşturucu ticareti yapmakla suçladı. Tesadüf mü sanıyorsunuz? Aksine hepsi planlı, hepsi bir amaca yönelik...
Ne olduysa ABD’deki gizli hamburger kaçamağında oldu. Karar orada alındı. Ana muhalefetin ve çeperindeki STK’ların devletin kurumlarını yıpratmak için atılan iftiraların kaynağı o hamburgerci. 1960 darbesi ve 28 Şubat öncesinde yaptıkları gibi, önce medyaya yazdır, sonra o yazıları alıp delil diye dava dosyasına koy, sonunda hükûmetleri düşür, partileri kapat taktiğinin uluslararası versiyonunu izliyoruz. Önce hamburgercide, bitmek üzere olan PKK ve Fetö Terör örgütleri ile mücadele eden kurumların aleyhine yapılacak açıklamalar ellerine verildi. Sonra Kılıçdaroğlu ve Fincancı bu iddiaları dile getirdi. Şimdi o listeyi verenler “Türkiye’nin muhalefet partisinin iddiası, Türk Tabipleri Birliği’nin iddiası” diye o iftiraları köpürterek ülkemizin aleyhine kullanıyorlar.
Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı adaylığını garantilemek için son bir yıldır gözünü kararttı. Erdoğan’ı devirmek için devleti devirmeyi dahi mübah sayıyor. Türkiye’nin düşmanı kim varsa onlarla işbirliği yapmaktan çekinmiyor. Onların gönlünü etmek için devletin bütün kurumlarını zan altında bırakıyor. Bir gün merkez bankasının kapısına dayanıyor, başka bir gün TÜİK’in, başka bir zaman Milli Eğitim Bakanlığına baskına gidiyor. Lakin son yaptığının yanında onlar hiçbir şeydi.
Sansasyonel ABD ziyaretinin ardından İngiltere’ye gideceğini açıklayan Kılıçdaroğlu; yolculuk öncesinde yaptığı paylaşımla Türkiye’nin cari açığını kirli para ile kapattığını, bu paranın da uyuşturucu ticaretinden geldiğini iddia ederek başta İçişleri Bakanı olmak üzere devletin neredeyse 200 yıllık kurumları olan Polis ve Jandarma teşkilatına iftara atmaktan çekinmedi. Böyle bir iddia dünya tarihinde bulunmuyor. Yeryüzünde hiçbir ülkenin ana muhalefet partisi başkanı kendi ülkesinin kolluk kuvvetlerini böyle bir suçlamaya maruz bırakmadı. Yani kendi ülkesinin ayağına sıkma noktasında dünyada eşi olmayan bir lider Kılıçdaroğlu.
Ülkeyi yönetmeyi hayal eden Kılıçdaroğlu’na bu gidişin gidiş olmadığını, bu muhalefet tarzının iktidara değil devlete zarar verdiğini birilerinin anlatması lazım. Olası bir iktidar değişikliğinde bu polisle, bu jandarma ile, Tüik’le, Merkez Bankası ile çalışmak zorunda olduğunu hatırlatması şart. Gün gelir iktidar değişir ama devletin kurumları zehirlenirse devleti yönetmek güçleşir, ayakta tutmak zorlaşır, haliyle ÜLKEYİ YÖNETMEK DE KOLAY OLMAZ. Birinin bu akıl tutulmasını sona erdirmesi Kılıçdaroğlu’nu Türkiye düşmanlarının güdümünden çıkarması lazım. Hem de hemen...