Öğretmenlik mesleğinin toplum içerisindeki sosyal konumu, dünyada olduğu gibi ülkemizde de son zamanlarda çokça konuşulur oldu.
Türkiye’de toplumsal kültür olarak öğretmenlik mesleği “kutsal bir meslek” olarak görülmüş ancak bilgi toplumuna geçişle birlikte farklı mesleklere yönelme, daha fazla ücret getirisi ve prestijli mesleklerin seçilmesi gibi nedenler bilginin kullanımı ve geliştirilmesinde en önemli mesleklerden biri olan öğretmenliğin her geçen gün “acaba Türkiye’de öğretmenlik mesleği eski itibarını ve önemini kaybetmeye mi başladı?” sorusunu gündeme getirmiştir.
Öğrenme ve öğretme eylemi nerdeyse insanlık tarihi kadar eski bir eylem. Ancak bugün yaşananların etkisinden dolayı mesleğin itibarının bundan 40-50 yıl öncesi kadar güçlü olduğunu söylemek mümkün mü?
Eğitimde nitelik, günümüzde en önemli ve güncel konulardan birisi. Bilgideki değişim, bilginin çoğalması da mesleği değiştiren faktörlerden biri haline gelmeye başladı. Bilgiye erişim kolaylaşınca, öğretmenin duyuşsal ve beceri alanlarıyla ilgili donanımları sorgulanmaya başlandı.
Oysa pandemi salgını süreci öğretmenin rolünün sadece akademik beceri kazandırmaktan ibaret olmadığını, çocuğun-gencin sosyal ve duygusal gelişimindeki etkisini de bizlere gösterdi. Yani teknoloji geliştiği ölçüde öğretmene duyulan ihtiyaç azalmış gibi görülse de aslında öğretmenin değişen rolünün daha da arttığı fark edildi.
Bilginin ve bilgiye erişmenin hızla değiştiği bir çağdayız. Yeni nesli dünya ile rekabet edebilecek düzeyde yetiştirmenin ilk şartı öncelikle evrensel değerleri benimsemiş, bilimsel bilgiyi temel alan, değişime ayak uydurabilecek, katma değeri yüksek beceriler kazanmış bireyler olarak yetiştirmekten geçiyor. Bunu da gerçekleştirebilecek olanlar evrensel değerleri benimsemiş, 21. Yüzyıl eğitim becerilerinin uygulayıcısı, reformcu öğretmenlerdir. Ancak son yıllarda eğitim camiasında yaşanan güven ve liyakatin zayıflaması yaşanan diğer olumsuzlarla birlikle mesleğin saygınlığını oldukça etkiledi.
Öğretmen sendikalarının, öğretmenlerin düşüncelerinin duyurulması, öğretmen haklarının savunulması ve öğretmenlerin kendilerini güvende hissetmeleri için sosyal, kültürel, ekonomik, özlük ve özgürlük haklarının artırılmasında önemli katkıda bulunması, eğitim ve öğretime katkı sunması yönünde gayret sarfetmesi gerekirken öğretmenin kılık kıyafetinin serbest olması yönünde güçlerini kullandığına şahit oluyoruz.
Eğitim öğretim hayatında öğretmenin bireysel özellikleri, işine saygısı ve emeği çok önemli elbette ancak bunun yanı sıra kılık ve kıyafeti, tutum ve davranışları da büyük önem taşımakta.
Kot pantolon, tişört, gömlek, spor ayakkabı giymek öğretmenleri pasaklı ya da düzensiz yapmayabilir, bu kıyafetlerle de şık olunabilir. Ancak hafta sonu pikniğe dahi giyilemeyecek türde kirli, ütüsüz pantolon; kirli, çamurlu ayakkabı giyenler olduğuna tanıklık ediyor; saçı, sakalı uzun, kulağında küpe olan öğretmenler görebiliyoruz. Oysa özellikle okul ortamında idareci, öğretmen, memur olarak tüm çalışanların sergileyecekleri tavır ve davranışların yanı sıra, kıyafet seçimlerinde de bilinçle hareket etmeleri doğru olan değil midir?
Öğretmenlik mesleğinin saygınlığı ve eğitim kurumlarının itibarı için yönetici, öğretmen ve okul çalışanlarının kılık ve kıyafetleriyle öğrencilere rol model olması, öğrencilerin disiplin ve sorumluluk bilincini pekiştirici mesleğin saygınlığına uygun şekilde giyinmesi, okul içinde öğretmen ve öğrencinin belli olması gerekmez mi?
Bir okulda öğrenciler de dahil kıyafet, sadece görsel bir unsur değil, aynı zamanda eğitimin kalitesini ve kurumun imajını etkileyen önemli bir faktördür bence.
Eğitim öğretim hayatında yaşanan tüm olumsuzlukların en kısa zamanda ortadan kalkacağına, telafi edileceğine ve yarınlarımızın inşası için Türkiye’nin aydınlık yüzü olan öğretmenlerimizin hem mesleki hem psikolojik olarak yeteri kadar destekleneceklerine inanıyorum.
Öğretmenlik, gücünü sevgiden alan dünyanın en kutsal ve en saygın mesleğidir. Ülkemizin geleceğini emanet ettiğimiz, çocuklarımızı aklın ve bilimin rehberliğinde, hızla değişen dünyaya ayak uydurabilecek şekilde bilgili, donanımlı, dinamik ve açık fikirli bireyler olarak yetiştirmek için canla başla çalışan öğretmenlerimize şükranlarımı sunuyor;
başta başöğretmenimiz Atatürk olmak üzere, görevi başında şehit olan öğretmenlerimiz ile ahirete irtihal eden öğretmenlerimizi saygı, minnet ve rahmetle anıyor; çalışan ve emekli tüm öğretmenlerimizin "24 Kasım Öğretmenler Günü"nü, içtenlikle kutluyor; aileleriyle ve sevdikleriyle birlikte, sağlıklı, huzurlu ve mutlu bir hayat diliyorum.