İnsanı yaşama bağlayan, bize sevmeyi, sevilmeyi ve en çok da umudu aşılayan kimseler, o tertemiz kalpleri ve minicik elleri olan güzel yürekli çocuklarımızdır. Çocuk olmak dünyanın en saf ve en doğal halidir aslında. Onları koşulsuz ilgi ve sevgi ile sevmek ve onlara bağlanmak yaşama tat katar. Tüm çocuklar sevilmeye, saygı görmeye ve iyi bir eğitim almaya layıktır. Her çocuk candır ve biriciktir. Çocuklar küçük yaşta iyi bir aile terbiyesi almalı, aile fertleri onların eğitimi için elinden gelen her türlü fedakarlığı yapabilmelidir. Çünkü ağaç yaşken eğilir. Nerede sevmeye ve sevilmeye ihtiyaç duyan, ana ve babasını kaybetmiş ya da kaybetmediği halde ana, baba sevgisi almamış çocuklara gereken ilgi gösterilmelidir. Onların duygu ve düşünceleri önemsenmelidir. Onlar ile konuşurken bile onların göz hizasına inilmelidir. Sevdikleri oyunlar birlikte oynanmalı, koşmalı, kırlarda gezmeli, bağırıp çağırılmalı ve streslerinin atılması sağlanmalıdır.
Onlara verilecek en büyük hediye sevgi ve ardından gelecek olan saygıdır. Bizler onları koşulsuz sevdiğimiz sürece onlar da bu sevginin farkına varacak ve kendilerini geliştirmek için, daha çok öğrenmek isteyecekler ve hayata daha da bağlı olacaklardır. Sevgiye doymuş çocuk kimseye kötülük etmeyecek, kimsenin canını yakmayacaktır. Can yakmanın, kalp kırmanın kötü bir şey olduğunun farkında olacak, bu bilinçle yaşamaya devam edecektir. İçinde yaşadığı topluma, ülkeye, dünyaya faydalı bir birey olmak için mücadele edecek, mücadelesi hep olumlu şeyler üzerine olacaktır. Onların seviyesine inmenin en etkili yolu ise onlarla oyun oynamak, onların dünyasına girebilmektir. Onların dünyası çok farklıdır. Masumdur, cennet bahçesi gibidir. Çünkü onlar paylaşmayı bilirler, merhametli olmayı bilirler, kimseye zarar vermemenin insanı mutlu edeceğini bilirler. Kötülük düşünmezler, kin tutmazlar. Keşke bizler de her zaman çocuklar gibi masum kalabilsek ve koşulsuz sevmeyi, karşılık beklemeden insanlara iyilik etmeyi başarabilsek dünyamız ne de güzel olurdu.