24 Temmuz Basın Bayramı’nı tema edindiğimiz bu yazımızda bir öz eleştiri yapmaya gayret edeceğiz. Daha önceki yazılarımızda çeşitli kurum, kuruluş ve kişileri sık sık iğnelemiştik. Şimdi sıra çuvaldızı kendimize batırmanın vakti…
Basın hiç şüphesiz toplumun ayrılmaz bir parçası olmakla birlikte çok önemli misyonlara da sahip. Öncelikli amacı halkın en doğru ve güvenilir haber veya bilgileri en hızlı şekilde öğrenmesine hizmet etmektir. Bizlerde gazeteciler ya da basın çalışanları olarak toplumu ve vatandaşı önceleyen bir anlayışla işimizi yapma gayretindeyiz.
Yazımızda özellikle Sivas yerel basını ölçeğinde bir takım eleştiriler yapmak bazı gerçekleri de açıkça ifade etmek niyetindeyiz. Sivas Anadolu’da tarihin her döneminde önemli bir kent olmuş ve tarihin sayfalarında ismi hep zikredilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecinde de yine mihenk taşlarından biri olmuş ve Cumhuriyet’e ışık olmuştur.
Sivas aynı zamanda Türk basın ve gazetecilik tarihi içinde önemli bir görev üstlenmiştir. Milli Mücadele döneminde çıkartılan İrâde-i Milliye Gazetesi, İtilaf Devletleri'nin işgallerine karşı 1919'da Anadolu'da başlayan Kurtuluş Hareketi'nin ilk yayın organı olmuş ve bağımsızlık propagandasında bulunmuştur. Basının gücüyle bir ulusun özgürlük haykırışı kamuoyunda yer bulmuştur.
Yüz yılı aşkın bir süre önce ortaya “irade” koyan bir basın bugün ne yazık ki Sivas’ta o etkinliğini yitirmiş. Öğrencilik hayatımla birlikte zaman zaman ara vermiş olmama rağmen yaklaşık 15 yıldır basın sektörünün içerisindeyim. Gözlemleyebildiğim şey ise Sivas basının şehirde yeteri kadar söz sahibi olamadığıdır.
Bu noktada temel problem basın yayın kuruluşlarının gazetecilik ve esnaflık arasında gidip gelmesi ancak ekonomik önceliklerin daha ağır basmasıdır. Elbette basın yayın kuruluşlarının ekonomik döngüsünü sağlamak zaruri bir durum. Fakat asıl işi olan gazetecilik yapmak yerine ticari kaygılar taşıyan medya patronları Sivas’ta basını tabiri caizse ayaklar altına seriyor.
Paralı haber sevdasına düşenler, kurum müdür ve amirleriyle sıkı ilişki kurarak kendi gemisini yürütmeye çalışanlar, kamunun kaynaklarını kendi işlerinde kullanmak isteyenler, eşini dostunu akrabasını hak etmedikleri halde çeşitli makamlara getirenler, belki biraz ağır olacak ama kalemini satanlar…
Sivas basını güçsüz, Sivas basını etkin değil, Sivas basını yetkin değil… Durumun böyle olmasının nedeni patronundan tutunda biz çalışanlara kadar herkesin bir gaflet hali içinde bulunması. Gazetecilik yapmıyoruz. Kişisel menfaat ve çıkarlarımız için birilerine takla atıyoruz. Medya patronları kendi kişisel işlerini yürütebilmek adına gazeteci kimliğini kullanıyor, basın çalışanları amirlere memurlara şirin görünmek adına sanki onların özel fotoğrafçılarıymış gibi kare kare fotoğraf çekmenin peşinde.
Elimizde içi boş bir gazeteci kimliğinden başka neyimiz var? Bir şehrin aleyhine yapılan onca yanlış uygulamaya Sivas basını irade koyabildi mi? İrade koymaya çalışanlar bir sonuç alabildi mi? Kimse kusura bakmasın. Gazetecilik yaptığımızı sandığımız bir rüyanın içerisindeyiz. Sözde meslek büyüğümüz olanların yılışık ilişkilerini kullanarak girdiği birkaç kapıdan başka Sivas basınına açılan bir kapı var mı?
SELAMİ YILDIRIM 1 yıl önce