Ahzap suresi 35 ile 40. ayetleri Resulüllah’ın Zeynep ile evliliğini anlatır. Bu evliliği öne sürerek bazı kimseler, Kendi evlatlığının boşadığı hanımla evlendi diyerek Resulüllahı incitiyorlardı.
“Ahzap 40 ta "Muhammed sizden birinin babası değildir" diye ayet gelse de münafıklar Resulüllahı incitmeye devam ettiler. Allah bu konuyu yeniden Ahzap suresi 57 ile 58 ayetlerinde yine anlattı:
"Hiç şüphesiz Allah'ı ve Resulünü incitenlere, Allah dünyada ve ahirette lânet etmiş ve onlara aşağılayıcı bir azap hazırlamıştır."
"MÜ’m in erkeklere ve mümin kadınlara hak etmedikleri (yapmadıkları) bir şeyden dolayı eziyet edenler ise, gerçekten bir iftira(da bulunmuş) ve açık bir günah yüklenmişlerdir." (Ahzap 57-58)
Bu konuşulanlardan dolayı Allah ta, Resulü de üzülüyordu. Bunun için Ahzap 56. ayetindeki emir geldi:
"Şüphe yok ki, Allah ve melekleri, Peygambere destek veriyor. Ey inananlar! Onu siz de destekleyin ve tam bir teslimiyetle onun rehberliğine teslim olun!"
Bu konuyu geniş şekilde izah eden C. Külünk oğlu şu açıklamaları yapıyor:
"Cemal Külünk oğlu Meali Ahzap Suresi 56. Ayet Açıklaması
Ayette geçen “yusallûne” fiili “desteklerler” anlamında kullanılmıştır. “Allah ve melekleri peygamberi desteklediği gibi ey Mü’minler siz de onu destekleyin, onun davasına omuz verin, onunla beraber Allah’ın dinini tebliğ edin, gelen vahyin hayata geçirilmesi ve diğer insanlara ulaşması için gayret gösterin” demektir.
“Peygamberi övün, şanını yüceltin, onu tazim edin, onun adını anın!” demek değildir. 43. ayette müminlere hitaben; “O (Allah), sizi melekleri eşliğinde üzerinize indirdiği (vahiyle) destekleyip dimdik ayakta tutuyor…” buyruluyor.
Burada da aynı kelime (“yusallî”) destek anlamında kullanılmıştır. “Övgü, yüceltme, tazim ve anma” gibi anlamlar verilseydi bu ayet “O sizi melekleri eşliğinde övüyor, tazim ediyor, yüceltiyor ve sizi anıyor” demek olurdu ki bu Allah’ın şanına yakışmaz.
Bu kelimeye “dua ediyorlar” anlamı da veremeyiz çünkü duanın doğrudan muhatabı olan Allah’ın resulüne dua etmesi de düşünülemez. Dolaysıyla “salat” terimi burada destek anlamında kullanılmıştır.
Bu ayetin doğrudan muhatapları olan günümüz Müslümanları maalesef Hz. Peygambere salavat okumayı alışkanlık haline getirerek onun davasına verilmesi gereken fiili desteği dua desteğine dönüştürmüştür. Oysa Allah vahiy göndererek peygambere verilmesi gereken desteği zaten vermiştir, Müslümanların Allah’tan aynı desteği istemesi anlamsız bir tekrardır. Salavat diye adlandırdığımız cümlede Allah’ın müminlere peygamberlerine destek verme emri varken, müminlerin bu işi Allah’a havale etmesi ciddi bir saygısızlıktır.
Müminlere düşen Hz. Peygambere salavat okumak değil, onun davasına destek vermektir. Nitekim ayetin son cümlesinde “tam bir teslimiyetle onun rehberliğine teslim olun!” buyrularak müminlerden desteklemeleri gereken davada Hz. Peygamberin rehberliğine teslim olmaları emrediliyor. Yine Ahzap 36. ayeti de bu konuyu kesinlikle herkesin desteklemesi gerektiğini açıklıyor:
"Allah ve Resulü bir iş hakkında hüküm verdiği zaman, hiçbir mümin erkek ve hiçbir mümin kadının işlerini kendi isteklerine göre belirleme hakları yoktur. Kim Allah'a ve Resulüne karşı gelirse, şüphesiz ki o apaçık bir şekilde sapmıştır."
Bu ayette Hz. Muhammed ile Hz. Zeyneb’in evlenmesine Allah ve Resulü karar vermiştir. Mümin erkek ve mümin kadınların bu duruma rıza göstermeleri emredilmektedir. Ahzap 56. ayette açık ve net olarak: Şüphesiz Allah ve melekleri (Resulüllah ile Zeynep’in evlenmelerini destekliyorlar. Ey iman edenler! Bu evliliği sizde destekleyin ve Resulüllah’ın dediklerine teslim olun" diye buyurulmaktadır.
Ayet açıkça bunu emrettiği halde ayette emredilen destek görmezlikten gelinmiş ve "SALLU" kelimesinden anlamına muhalif bir dua şekli uydurulmuştur.
İnsanlar öyle bir anlamsızlığa mahkûm edilmiş ki: Allah, Sallu diye Salat emrediyor. Bizde ne dediğimizi bilmeden "Allahümme salli ala Muhammed" yani bizde geri dönüp Allaha diyoruz ki Ey Allahlım! Muhammed’e sen salat et.
Bu durum ayne şuna benziyor: Allah bize Kuranda fakirlere yardım etmemizi emrediyor. Fakir geliyor bizden yardım istiyor. Bizde geri dönüp: "Allah versin" diyerek geriye Allaha havale ediyoruz. Yaptıımız duaların anlamlarını bilmezsek işte böyle çok büyük yanlışlara düşeriz. Bu ayeti yanlış anlayarak Resulüllaha dua etmek için onlarca salavat icat edilmiştir.
O salavattan bir tanesini, en anlamlısını ve en masumunu size açıklamak istiyorum: Sabah namazının tesbihatımda ve Perşembe günleri yapılan istiğfar dualarında okunan bir Salavat vardır. Adı da Salaten Tüncina. Yani: Bizi kurtaran Salavattır.
SALATEN TÜNCİNA
-Allahümme salli ala Muhammed’in ve ala ali Muhammed. -Ey Allah'ım! Muhammed’e ve aline salat et. -Salaten Tüncina biha mincemiil ahvali vel afat. -Ya Rabbi Muhammed’e öyle salat et ki: O salavat bizi her türlü halden ve afetten kurtarır. -Yine o salavat bizim her hacetimizi yerine getirir. -Yine o Salavat: Bizi günahlarımızdan temizler. -O alavat: Bizi yüksek derecelere çıkarır. -O salavat: Bizi gayelerimize, isteklerimize ulaştırır. -Hem yaşadığımız bu hayatta hede öldükten sonra. Salaten Tüncina duamızın anlamı böyle. Peki, biz bu duayı yapınca Allah'tan bir şey istedik mi?
Hayır! Allah'ın Resulünden istenmez ya. Ondan da bir şey istemedik. Yaptığımız salavatın yani Duanın ne kadar önemli, ne kadar faziletli, ne kadar menfaatli olduğunu Allaha haber veriyoruz. Yani diyoruz ki: -Ey Allahım! Biz Muhammede öyle salavat getirdik ki, o salavat bizi her türlü afetlerden, belalardan kurtarır, -Günahlardan temizler, -Derecelerimizi yükseltir. -Gayelerimize ulaştırır. -Her türlü hacetimizi yerine getirir. Çok açık olarak Allah'a değilde salavata dua ediyoruz. Allahtan değil de Salavattan istiyoruz. Salavatı ilahlaştırıyoruz!