USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Sivas El Sanatlarında Renk Cümbüşü25

14-03-2025

Pala Bekir, Pala Bekir, Pala Mustafa, Sofu Mehmet, Kaleboyunlu Hacıbekir, Benli Abdullah… Ahmet Eyce, Avni Dal, Hulûsi Argut, Abdullah Göçeri, Mehmet Kutluca, Veysel İdin, Turan Taşpınar, Şükrü Mesçi… Rahmeti Rahmana kavuşanları, hâlâ hayatta olanları ile saygıyla anılan ustalardan bazıları.      
İşlerliği ile sevilip kullanılan, hediye olarak memleketin ve dünyanın her yerine gönderilen, yurtdışına satışı da yapılan bu has sanatımız, işine sevdalı ustalarımız sayesinde daha uzun yıllar yaşayacağa benzemektedir.

Dam üstünde saçak var
Oluğunda kaçak var
Nişanlımın cebinde
Gümüş saplı bıçak var    

Ben bir gümüş bıçağım
Yalan değil gerçeğim
Beni kim olsa sever 
Hem gülüm hem çiçeğim 

Tarakçılık

İşinde maharetli ustaların alın teriyle imal edilerek insanların kullanımına sunulan Sivas taraklarının hammaddesi boynuzdur. Siyah renkteki manda boynuzu, alaca ya da sarı renkteki koç boynuzu, değişik renklerde olan öküz boynuzunun imalathaneye girmesiyle başlar işlem.
Yaşlı ninelerin gümüşî tellerini, ak sakallı dedelerin pamuk sakallarını, terütaze gelinlerin gül kokulu saçlarını ana şefkatiyle tarayan taraklar, hayli meşakkatli bir safhadan geçerek son halini bulur. 
Boynuz, ustasınca ocak üstünde ısıtılarak hayvani kalıntılardan temizlenir ve yontulup düzleştirilerek levha haline getirilir. Sonra parçalara kesilerek,  dişler açılarak zımpara ile düzeltilir. 
Tek ya da iki taraflı kadın tarağı, oymalı çanta tarağı, tırmık ya da yaba tarak denen seyrek tarak, kolye, toka hanımlar için imal edilmiş boynuzdan süs eşyalarıdır. Saçta kepeklenme ve elektriklenme yapmadığı söylenen taraklardan tek taraflı erkek tarağı, küçük ebatlarda bıyık ve sakal tarağı hazırlanmakta olup, ayrıca orijinalitesini bozmadan koç boynuzundan vitrinlik tarak da yapılmaktadır.
İpek peştamallara, şıkırdaklı nalınlara, süslü kildanlara eşlik edecek olan gelin tarakları, gümüşlü kuşak üstüne altınlar dizilerek özel yaptırılır, hamamlara ayrı bir zarafet kazandırırdı.     
Günümüz şartlarına göre gümüşlü dekoratif taraklar da üreten Sivas’ın son ustaları, boynuzun en ufak parçalarını dahi değerlendirmekte, telli sazlar için mızrap, zarif zarf açacakları, kaşık, çay tabağı gibi değişik ürünler yaparak sanatlarını sürdürmektedirler.
    
    “Zeyneb’e yaptırdım, altından tarak,
    Tara zülüflerin, bir yana bırak
    Zeyneb’e gidemem, yollar pek ırak
    Zeyneb’im Zeyneb’im allı Zeyneb’im
    Beş köyün içinde şanlı Zeyneb’im”
        
    (Âşık Süleyman Fahri’den alınan Kangal türküsü)

    Yârim saçını yuyar
    Gümüş tarakla tarar
    İkimizin gönlü bir
    Ayırmaya kim kıyar 
                   
    Gümüşçülük 

En kadim sanatlardan birisidir gümüşçülük. Sırma saçların uçlarına belik, gelinlerin bohçalarının içine hamam tası, ayaklarına nalın, takılarına çekmece, bebeğinin omzuna nazarlık olarak asılan, işçilik, ustalık isteyen bir güzellikler manzumesidir.
Ülke çapında adını duyurmuş gümüşçülük merkezlerinin içinde yer alır Sivas ili. Telkâri, savat, kalem işi ve kakma teknikleriyle çalışır Sivaslı ustalar. 
Yüzde yüz saf gümüş kullanılan ve yüksek ısıda eritilerek elde edilen tellerin işlenmesiyle yapılır telkâricilik. Bu incecik tellerden son derece zarif broşlar, kemerler, bilezikler, kalemler, bardak zarfları, tabaklar, yaka çiçekleri, kolyeler, ağızlıklar vs yapılır.
Beyaz gümüş üstüne siyah süsleme yapılmasına verilen addır savat. Belirli ölçülerdeki bakır, gümüş, kurşun ve kükürdün aşamalarla eritilip tabaka haline getirilmesiyle başlar savatlama. Kuruduktan sonra dövülüp elenerek boraks ile karıştırılarak çamur haline getirilir. Bu vaziyette kullanılan haline sürme savat, toz halinde kullanılanına ise ekme savat adı verilir. Tütün tabakası, enfiye kutusu, kül tablası, kemer, ağızlık, semaver, hamaylı, at koşumu, hançer, kılıç, kama kabzası ve kınları, hamam tası, su tası, fincan zarfı, düğme, tepsi, muska gibi nice eşya savatlanarak elde edilir.                                                                              
Kakma denilen yöntem de yapılacak eşyaya çelik kalem ile dövülerek şekil verilmesine verilen isimdir. Tepsi, tabak gibi eşyalarda kullanılır.
Döküm denilen bir başka yöntem daha vardır ki ahşap ya da madenden yapılmış kalıplar kullanılarak, ince ırmak kumu ile kumlanarak gümüş eşyalar, süsler elde edilir. 
Silindir, kömürlü körük, pense, kargaburnu, kıl testeresi, eğe, el mengenesi, el matkabı, küçük örs, çeşitli kalıplar, modeller, döküm dereceleri gibi âletlerle çalışılan gümüşçüler, pirlerinin Hazreti Süleyman olduğunu söylerler.   
Kendine has gümüşçülüğün yapıldığı Sivas’ta, hemen hemen birçok evde eski ustalardan yadigâr eşyalar bulunur. Zileli Nuri Usta, Ömer Usta, Mustafa Enes, Aytaç Sirer, Kâmil Babalar, Turan Çaycı, Şahin Katrancı, Minas Usta, Sıtkı Togay, Boğos Elmadağ, Basri ve Bahri Dönmez kardeşler ilk akla gelen gümüşçü ustalarıdır. 
Yerli ihtiyaç kadar turizme de hizmet eden bu sanat dalında, gümüş çekmece/sandıkçe, şıkırdaklı nalın, altınlı gümüş tarak ve ayna başta olmak üzere, ayaklı şerbet bardağı, bardak zarfı, kalem, tepelik, düğme, yüksük, broşlar, yaka çiçekleri, çeşitli takılar, Selçuklu hatırası rozetler yapılmaya devam edilmekte, geleceği daha da parlak olacağa benzemektedir.

Yeşil mintan arkanda
Gümüş düğmen yakanda
İflah olmazsın yârim
Beni böyle yakanda 

Hamam tasım gümüşten
    Ben anlamam her işten
Beni böyle şaşırtan
Ablam ile eniştem 
    
Gümüş yüzük var benim
    Parmağıma dar benim
    Şu Sivas’ın içinde
    Kıvrım saçlı yâr benim

    Gümüş ibrik doldurdum
    Doldu diye kaldırdım
    Bir vefasız yar için
    Gül benzimi soldurdum


    Çömlekçilik
    
Çamur, ateş ve hünerli parmaklar. Yani küpler, testiler, çömlekler…
Bir zamanlar, yaz aylarının sıcak günlerinde suları buz gibi tutan, kış boyu envai tür erzakı koca gövdesinde saklayan adam boyu küpler vardı evlerde. Akla gelebilecek her türlü yiyecek, içecek bozulmadan saklanırdı. 
Günümüzde eski işlerliğini yitirmiş olsa da bu asırlık ata sanatımızda, asırlar boyu birçok eşya üretilmiştir. Daha çok hanımların hünerli elleriyle şekillenen boy boy çömlekler/güveçler, testiler, süt süzekleri, küpler, ibrikler özel çamuruyla yoğrulup nice aşamalardan geçirilerek kullanıma hazırlanırdı. 
Sivas sınırları içinde birçok yerde toprak kaplar yapılsa da haklı ününü Zara ilçesinin Tödürge Köyü elde etmiştir. Kamer Ün, Dudu Yiğit, Dudu Altıkulaç ilk akla gelen ustalar olarak bilinirler.
Bir devenin çamura basarak yaptığı izi pişirerek, ilk toprak kabı icat ettiği söylenen Hazreti Muhammed’in pirleri olduğunu kabul eden çömlekçilere halk dilinde purutçu da denilir. 
Tödürge/Dodurga küplerinde, Topraklık denilen yerden alınan özel toprağın, Kızılırmak’ın geçtiği yerden alınan ince mil ve ince kumun belirli miktardaki karışımıyla yoğrularak başlanırdı işleme. Kınkıl da denilen su testileri, diğer çanak çömleğin cümlesi, “gurk” adlı döner tezgâhtan geçer, etrafına tezek, odun yığılıp tutuşturularak “turz” adı verilen ocaklarda pişirilerek kullanıma hazır edilirdi. 
Ustasının gönlünden geçenleri bedenine nakşettiği güveçlerde leziz sarmalar, et yemekleri, keşkekler tandır ya da fırınlara sürülerek pişirilirdi. Çömlekte mayalanmış yoğurtların –suyunu çektiği için- son derece lezzetli ve kıvamlı olduğu söylenir. Gene testiler ve küpler içindeki mayii, içeceği uzun zaman olduğu gibi korurdu. Salça, sirke, turşu, reçel, kışlık yoğurt/peskütan vs. gönül rahatlığıyla muhafaza edilirdi. Kilerlerin vazgeçilmezleri arasında yer alan küplerin içine bulgurdan leblebiye, yarmadan tuza her türlü erzak konulabilirdi.  
Her evde bulunan, altının taşçılar tarafından oyulmuş özel suluğu, üstünün rakete benzer kapağı ve kalaylı maşrapası bulunan, eski dönemlerde buzdolabı vazifesi gören su küplerinden içilen sular, mis gibi toprak kokardı.       
    İçleri karasakızla sırlanabilen bu eşyalar, plastiğin evleri pervasızca kuşatmasıyla eski canlı günlerini yitirmeye başlamış, aile hatırası olarak dış yüzleri boyanarak süs maksatlı kullanılır hale gelmiştir. 
    
Küp içinde pastırma
Kız kâkülün kestirme
Kestirirsen az kestir
El oğlunu küstürme

    Küp içinde bulgurum
    Çatık kaşa vurgunum
    Eller ne derse desin
    Ben yârime uygunum

Elinde testin gelin
Ne kıvrak geçtin gelin
Herkeslere gülersin
Bana ne kastin gelin
 
    Zara yolu bu mudur?
    Testi dolu su mudur?
    Gittin ki tez gelesin
    Tez geldiğin bu mudur?

     DEVAMI YARIN

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?