Millî mücadele deyince ülkemizde hemen herkesin aklına ilk gelen yerlerden biri Sivas, kongrelerden ilki ise Sivas Kongresi´dir. Sivas, sadece kongre ile değil, millî mücadeleye fiilen destek veren ve halkı bu mücadeleye teşvik eden toplum önderleri ile de bu süreçte çok etkin bir şehir olmuştur. (Recep Çelik, ?Millî Mücadele´de Sivas´tan Bir Kesit´, Revak, Sivas 2002, s.211?218.) Millî mücadele ve ilk meclisteki faaliyetleri ile dikkat çeken Mustafa Takî Efendi (ö.1344/1925), Mûr Ali Baba´nın torunu Fazlullah Moral (ö.1361/1942), Kazancı-zade Edip Efendi (ö.1338/1919) ve Arap Şeyh (ö.1342/1922) bu kutlu mücadelede Sivas´ın önde gelen isimlerindendir.
(Fatih Çınar, ?Millî Mücadelenin ve İlk Meclisin Manevî Mimarlarından Sivaslı Bir Âlim: Mustafa Takî Efendi?, CÜİFD, Cilt: IX/2, Sivas 2005, s. 169?204; Muzaffer Taşyürek, ?Erzurum Kongresi´nde Bir Sivaslı: Fazlullah Moral?, Sultan Şehir, Sayı: 5, Sivas 2008, s.14?17; Sadık Albayrak, Son Devir Osmanlı Uleması, İBBKİDBY, İstanbul 1993, c.III, s.117; İbrahim Aslanoğlu, Sivas Meşhurları, Sivas Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yayınları, Sivas 2006, c.I, s.124, 284?297.) Bu çalışmamda, millî mücadelede çok önemli görevler üstlenmesine rağmen birçoğumuzun hakkında bilgi sahibi olmadığımız Müftü Abdurrauf Efendi´den bahsetmek istiyorum. Abdurrauf Efendi, 1288/1871 yılında Sivas Cami-i Kebir Mahallesi´nde dünyaya gelmiştir. (A. Necip Günaydın, onun doğumunu 1293/1877 olarak vermektedir. A. Necip Günaydın, Erzurum Kongresine Katılan Sivas Vilayeti Delegeleri, CÜAAUMY, Sivas 2002, s.160.) Babası Sarı Hatipoğlullarından Sultan Alâeddin Camii İmam-Hatibi Sıbgatullah Efendi´dir. Abdurrauf Efendi, ilköğreniminin ardından Sivas Gök Medrese´de tahsil hayatına devam etmiştir. Ardından Kayseri´ye giden Abdurrauf Efendi, burada, Kozanoğlu Medresesi´nde altı yıl öğrenim görmüş, bu sürede Mehmet Efendi isimli tanımış bir âlimden Nahiv, Meani, Mantık, Beyan ve Bedii dersleri okumuştur. Medresede dinî ilimlerin yanı sıra fenle ilgili dersler de alan Abdurrauf Efendi, hocasının vefatı üzerine Darende´ye gitmiş ve Aşudi Köyü´nde bulunan Ömer Şem´i Efendi´nin ders halkasına katılmıştır. Ömer Şem´i Efendi´den Tefsir, Hadis ve Usul-i Hadis dersleri alan Abdurrauf Efendi, uzun ve yorucu bir eğitim sürecinin ardından 18 Şubat 1894´te icazet almaya hak kazanmıştır. (İstanbul Müftülüğü Meşihat Arşivi, D:23-1325.)
Abdurrauf Efendi, Sivas Ulu Camii İmam-Hatibi olarak başladığı görev hayatını daha sonra Sivas Bidayet Mahkemesi üyesi olarak devam ettirmiş, 1899 yılında başlayıp altı ay devam ettirdiği bu görevinin ardından Darende Kazası Kaymakamlık Vekâletinde bulunmuştur. (1908) Bu görevinin ardından seçildiği Sivas Vilayeti İdare Meclis Üyeliği görevini dört yıl devam ettiren Abdurrauf Efendi, bu görevi sırasında Asker Ailelerine Yardım Komisyonu ve Muhacir Komisyonu´nda da görev almıştır. 1915 yılının Kasım ayına gelindiğinde Abdurrauf Efendi Sivas Müftüsü olarak atanmış ve vefatına kadar bu görevi devam ettirmiştir. (Ali Sarıkoyuncu, Millî Mücadelede Din Adamları, DİBY, Ankara 2002, c.II, s.287?288.)
Abdurrauf Efendi´nin Sivas Müftüsü olarak atanması sürecinde Kazancı-zade Edip Efendi (ö.1919) olarak bilinen Emin Efendi ile arasında tatlı bir yarış yaşanmıştır. Sivas müftülüğü için yapılan seçimde her iki aday da aynı oyu almış ama Emin Efendi müftülük görevini istemeyince Abdurrauf Efendi, Sivas Müftüsü olarak atanmıştır. (İstanbul Müftülüğü Meşihat Arşivi, Dosya: 3916.) Emin Efendi´nin bu asil davranışı bizler için de büyük mesajlar içermektedir.
Abdurrauf Efendi, müftü olduktan sonra ittihatçı olduğu ve Kuva-yı Milliye hareketinin yanında yer aldığı gerekçesiyle takibata uğramış, bu takibat neticesinde 1919 yılının Eylül ayında müftülük görevinden azledilmiştir. (Sadık Albayrak, Son Devir Osmanlı Uleması, c.I, s.109.) İstanbul Hükümeti tarafından alınan bu azil kararı Heyet-i Temsiliye tarafından uygulamaya konulmamış Abdurrauf Efendi, müftülük görevine devam etmiştir. (Sarıkoyuncu, Millî Mücadelede Din Adamları, c.II, s.288.)
Abdurrauf Efendi´nin vefatı da müftlük görevini devam ettirdiği sırada gerçekleşmiştir. Gayet dinç ve zinde olan Abdurrauf Efendi, müftülük makamında çalışırken aniden rahatsızlanmış, evine getirilen Abdurrauf Efendi birkaç saat sonra hayata gözlerini yummuştur. (Onun vefat tarihi kaynaklarda 31.12.1926 olarak geçmektedir. Aslanoğlu, Sivas Meşhurları, c.I, s.32.) Kabri, Ulu Camii/Sivas haziresindedir.
Abdurrauf Efendi, Sivas Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti´nin kurucusudur ve 1921 yılının Mart ayına kadar da başkanlık görevini yürütmüştür. Abdurrauf Efendi; ?Mondros Antlaşmasını müteakip, millî mukaddes haklarımızı savunmak maksadıyla bu cemiyeti kurduk? diyerek şekillendirdiği ve başkanlığını uzun süre devam ettirdiği oluşumun amacını bu şekilde açıklamıştır. Abdurrauf Efendi, resmî görevinin Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti başkanlığı vazifesine engel olup olmayacağı hususunda Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal Paşa´ya 24 Mart 1921 tarihinde bir telgraf çekmiştir. O, telgrafında şunları söylemektedir:
Sivas Müftüsü Abdurrauf´dan Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal Hazretlerine
Vilayete bağlı müdafaa-i hukuk cemiyetlerinin kuruluşundan itibaren merkezi heyeti başkanlığını üstlenerek, milletin kurtulması mukaddes gayesi sağlanıncaya kadar Şeyhülislam Mustafa Hayri Efendi ve Efdaleddin´in azledilmiş olmaları karşısında yine başkanlık görevinde hizmete devam ettiğim yüksek şahıslarınca bilinmektedir. Fakat tebligat üzerine başkanlık görevini tedbir olarak ikinci başkana bırakmış ve fiilen yine vatani hizmetlerime devam ile meselelerde arkadaşımla beraber çalışmıştım. Merkez heyeti üyeleri tarafından yine eskisi gibi başkanlık görevimi fiilen yerine getirmem arzu edilmekte olduğundan, memuriyetimin bu görevi yerine getirmeme engel olup olmayacağı konusunda yüksek kararınızı beklemeye hazırım, Efendim. (Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Sayı:39.)
Abdurrauf Efendi, bir yandan müdafaa-i hukuk cemiyeti başkanlığını devam ettirirken diğer yandan halkın millî mücadeleye daha fazla ilgi göstermesi ve motivasyonu için çaba ve gayret göstermiştir. Mustafa Kemal Paşa, Erzurum Kongresi´ne katılmak üzere yola çıkıp Sivas´a uğradığı günlerde ona en büyük destek veren isimlerden bir tanesi Müftü Abdurrauf Efendi olmuştur. Hatta zamanın valisi Reşit Paşa´nın, Mustafa Kemal´in Sivas ziyaretinin çeşitli tehlikelere sebep olacağı yönündeki menfi tavrını müftü Abdurrauf Efendi bertaraf etmiştir. (Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, Atatürk´ün Doğumunun 100. Yılını Kutlama Kurulu Yayını, Baskı Yeri ve Yılı Yok, c.I, s.29.)
Abdurrauf Efendi, millî mücadeleye öylesine kendini adamıştı ki, Vali Reşit Paşa, Sivas´taki Kuva-yı Milliye çalışmaları hakkında bilgi istediğinde teşkilat mensupları ona şu cevabı vermişlerdi: ?O kadar kalabalık değiliz. Başta Müftü Abdurrauf Efendi olmak üzere ulema takımı hemen hemen bizimle beraberdir?´ (Cevdet Yularkıran, Reşit Paşanın Hatıraları, İstanbul 1940, s.16.) Abdurrauf Efendi, cübbesinin eteklerini toplayarak ev ev dükkân dükkân gezerek millî mücadele için toplumu aydınlatmaya çalışıyordu. Hatta Sivas Kongresi için Mustafa Kemal ve arkadaşlarının çalışma ve yatak odalarına konulacak eşyaları evlerinden getirenler içerisinde Şekeroğlu İsmail ve Sığıroğlu Hayri Efendi ile birlikte Abdurrauf Efendi´de bulunmaktaydı. (Mahmut Galoğlu, Sivas Kongresi, Ankara 1969, s.22.)
Birçok millî mücadele kahramanı ve millî mücadele sürecindeki etkinliği ile dikkat çeken Sultan Şehrin/Sivas´ın bu süreçte öne çıkan isimlerinden bir tanesi olan Abdurrauf Efendi, gerek ilmî birikimi, gerek zekâsı ve gerekse milletin tam bağımsızlığını elde edeceğine olan inancı ile tam bir vatanseverdir. Sivas Kongresi, Sivas Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ve Sivas Müftülüğü gibi çok kritik noktalarda görevler üstelenen Abdurrauf Efendi, milletimizin bağımsızlık mücadelesinde çok büyük emekleri olan bir isimdir.
Atalarımızın, malları ve canları pahasına düşman eline teslim etmediği ve her karış toprağının bedeli ödenerek bize emanet edilen bu topraklar için mücadele veren nice isimsiz kahramandan bir tanesidir Abdurrauf Efendi. Onun hayatı, samimiyetin, hizmette devamlı olmanın ve idealler uğruna çaba ve gayret göstermenin ne denli hoş neticelere bizleri ulaştıracağını gösteren güzel bir örnektir. Bugün bizlere düşen görev, onların samimiyeti gibi bir samimiyete sahip olmaya çalışmak, ideallerimiz uğruna mücadeleye devam etmek ve bin türlü zorlukla bizlere emanet edilen bu toprakların kıymetini bilmektir. Son olarak ifade etmek isterim ki, Abdurrauf Efendi gibi Sivas´ın ve Anadolu´nun yakın tarihinde çok büyük etkisi olan birisini bu çalışmada anmakla millî mücadele kahramanlarımıza olan vefamızı bir nebze olsun yerine getirebilmiş olursak kendimizi bahtiyar sayarız.