Sivas, binlerce yıllık birikiminin bir getirisi olarak nice büyük insanları bağrında barındıran bir kültür şehridir. Bu nadide şehrin kültürel alt yapısını oluşturan, son dönemin en önemli simalarından bir tanesi de Hacı Hafız Bedreddin Efendidir. Bedreddin Efendiyi tanıtırken onun entelektüel yönüne vurgu yapmamızın sebebi, daima ön yargılardan uzak, kendinden önce başkalarını düşünebilecek olgunluğa sahip, ilmî ve ahlakî birikimini zirveye ulaştırmış bir zat olmasındandır. Aynı zamanda kendisi, ailesinden gelen bir birikim ile topluma yön vermeyi başarmış bir din adamıdır. Bedreddin Efendi, tutucu olmayan, herkesi kucaklayabilen, genelde insanlığın özelde ise müslümanların dertleri ile ilgilenen, bu kültür şehrinin ileri görüşlü bir aydınıdır.
Bedreddin Efendi, gerek çeşitli camilerdeki din hizmetleri (Kendisi Ali Ağa Camii, Kale Camii ve Yıldızeli Çiftlik Camilerinde yıllarca imamlık hizmeti yapmışlardır.) ile ve gerekse de güzel ahlâkı ile üzerinde durulması gereken seçkin bir şahsiyettir. O din hizmetlerinde daima örnek olmayı prensip haline getirmiş, yapmadığını söylemekten hayâ eden, diğer bir ifade ile yaşamadığı bir şeyi insanlara ifade etmekten sakınan örnek bir kimsedir.
Bedreddin Efendi, M. 1911/H. 1327 yılında Sivas’ta dünyaya gelmiştir. Dedesi Mehmet Selim Efendi, babaannesi Sâniye Hanım, annesinin ismi ise Hatice Hanım’dır. Bedreddin Efendinin babası, aynı zamanda Sivas Mebusu olarak ilk mecliste görev üstlenen millî mücadelenin ve ilk meclisin manevî mimarlarından Hacı Mustafa Takî Efendidir. (Fatih Çınar, Milli Mücadelenin ve İlk Meclisin Manevi Mimarlarından Sivaslı Bir Âlim: Mustafa Takî Efendi, CÜİFD, 2005, sayı: IX/2, s.169-204.) Mustafa Takî Efendi gerçekten bu milletin yakın tarihi açısından çok büyük hizmetlere imza atmış, medrese eğitimini başarıyla tamamlamış, (Takî Efendinin medresede okuduğu resmî kayıtlarda geçmesine rağmen, hocalarının kimler olduğu tespit edilememiştir. Ancak kendisinin söz konusu belgede kelam ve ferâiz bölümünü okuduğu belirtilmiştir. TBMM I. Dönem Sivas Milletvekili Mustafa Takî’nin Kısa Olumluluğu İsmiyle Faydalandığımız Arşiv Belgesi, Belge No:1590.) adliye ve millî eğitim teşkilatlarında uzun yıllar hizmet vermiş bir gönül adamıdır.(Hayatı hakkında geniş bilgi için bkz. Ali Sarıkoyuncu, Milli Mücadelede Din Adamları I, DİBY, Ankara, 1995, s.70; Abdurrahman Memiş, Halidi Bağdadi ve Anadolu da Halidilik, Kitabevi, İst. 2000, s.195; Fahri Çoker, Türk Parlâmento Tarihi, c. III, s.889, TBMM Vakfı Yayınları, No:6, Ankara 1995, Lütfi Alıcı, İhramcızâde İsmail Hakkı Toprak Efendi, Hayatı, Şahsiyeti Ve Eserleri, Ankara 2001, s.18; Hacı Hasan Akyol, İslam ve Ahlak, s.7; İsmail Hakkı Altuntaş, Nakşibendî Şeyhi İsmail Hakkı Toprak’ın Hayatı ve Menkıbeleri.(Yayınlamamış Lisans Tezi) AÜİF, Ankara 1992, s.19.) Takî Efendi, üretken bir yazar (Eserleri hakkında bkz. Fatih Çınar, Sivas Mebusu Şeyh Hacı Mustafa Takî-Doğruyol-Hayatı, Eserleri ve Kişiliği, AÜİF (Yayınlanmamış Lisans Tezi) Ankara 2004, s.70-92.) duygulu bir şair ve aynı zamanda fikirleri ile bir toplumun geleceğine ışık tutan büyük bir mütefekkirdir. (Resul Kesenceli, Mütefekkir Olarak Mustafa Takî Efendi’de Mebus Olmanın Nitelikleri, Es-Seyyid Osman Hulusi Efendi Vakfı, Kültür-Edebiyat ve Araştırma Dergisi, Kasım-Aralık 2000, Yıl:7, Sayı:29, s. 14-17. Takî Efendinin millî mücadeledeki hakkında geniş bilgi için bkz. Abdurrahman Boran, Milli Mücadele Ulema ve Etkileri, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi) Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü, Ankara Tarihsiz, s.115; Fatih Çınar, Milli Mücadelenin ve İlk Meclisin Manevi Mimarlarından Sivaslı Bir Âlim: Mustafa Takî Efendi, CÜİFD, 2005, sayı: IX/2, s.169-204.)
Böyle bir babanın oğlu olarak dünyaya gözlerini açan Bedreddin Efendi, her şeyden önce sağlam bir altyapıya sahip olmalıydı ve nitekim öylede oldu. Hafızlığını tamamlayarak başladığı ilim hayatına (Kayseri medresesinde okuyan Bedreddin Efendi hafızlığını burada Mahmud Hafız isimli hoca efendide tamamlamıştır. Bkz. Fatih Çınar, Maneviyat Öncüsü: Hacı Hafız Bedreddin Doğruyol, Sivas 2005, Dilek Ofset Matbaacılık, s.47.) medresedeki eğitimini başarıyla tamamlayarak devam eden Bedreddin Efendi, ilmî anlamda ciddi gelişmeler kaydetmiştir. İlmî yönünü bu şekilde geliştiren Bedreddin Efendi, manevî yönünü güçlendirmek için de, aynı zamanda eniştesi olan Cizözlü Yusuf Efendi’nin (Hayatı hakkında bkz. Çınar, Maneviyat Öncüsü: Hacı Hafız Bedreddin Doğruyol, s.47-50.) kontrolüne dâhil olmuş, nefsini ıslah için büyük gayretler göstermiştir.
Bedreddin Efendi çok az konuşan, konuştuğu zamanda doğruyu ve güzeli ifade eden bir yapıya sahipti. Kendi fikri bile olsa ‘Mustafa Takî Efendimiz şöyle buyurmuştur, Mustafa Hâkî Efendimiz şunu söylemiştir’ gibi ifadelerle benliğini aradan çıkararak konuşmayı tercih eden alçak gönüllü bir kimseydi. Zengin-fakir ayrımı yapmadan davete icabet eden Bedreddin Efendi, hastaları ziyaret etmekten hoşlanır, tanıdığı tanımadığı herkese selam verir, iletişimde ilk önce o adım atardı. Elini öptürmekten hoşlanmazdı. Çocukları çok seven, büyük bir ilgi ile onların üzerine titreyen, şefkat ve merhamette örnek birisiydi. Bedreddin Efendi, dostlarını zamanının iletişim araçları ile daima arayan soran, onların dertleri ile dertlenmeyi bir hayat düsturu haline getiren son derece vefakâr; misafirlerine hizmet etmekten zevk alan misafirperver bir beyefendiydi.
Hafız Bedreddin Efendi, hiç kimsenin dış görünüşünden dolayı kınanmasına razı olmazdı. Kendisini kullandığı kasketinden dolayı kınayanları daima hoş görmüş, onlara, dış görünüşün önemli olmadığını, önemli olan şeyin, içimizde bulunan ve bizi daima kötülüğe yönlendiren nefsimizin ıslah edilmesi olduğunu hatırlatırdı.
Böyle güzel ahlâk ilkeleri ile donanmış bir şahsiyet olan Bedreddin Efendinin, bir özelliğinden daha bahsetmemiz yerinde olacaktır; o da temizlik. ‘Onu tanımayan kimse dışarıdan onu görse Sivas’ın valisi zannederdi’ sözü Bedreddin Efendiyi yakından tanıyanların üzerinde ittifak ettikleri bir sözdür. Giyim-kuşamına bu derece önem gösteren bu âbide şahsiyet, maddî temizliğin olmazsa olmazlarından olan yemekten önce ve sonra el yıkama alışkanlığını ömrünün sonuna kadar devam ettirmiştir. Maddî temizliğin yanı sıra manevî temizliğin de önemine vurgu yapan Bedreddin Efendi, içi ile dışı bir, özü ne ise sözüne yansıyan kısaca, olduğu gibi görünen göründüğü gibi olan bir gönül insanıdır.
Hafız olan Bedreddin Efendi, çok güzel Kur’ân-ı Kerîm okurdu. Sesi gür ve yanıktı. Kendisi ‘Kurra’ hafızdı. Onu Kur’ân-ı Kerîm okurken dinleyenler okuduğu Kur’ân-ı Kerîm’in bitmesini hiç istemezlerdi.
İnsanların maddî ve manevî ihtiyaçları için ömrünü hizmetle geçiren bu fedakâr gönül insanı, fakirlerin ve eğitim gören gençlerin umudu olmuştur. Bedreddin Efendinin, vefatından yıllarca sonra ortaya çıkarılan postane kayıtları, Tokat’ta eğitim-öğretim hayatını devam ettiren fakir bir delikanlıya yıllarca yardımda bulunduğunu bizlere göstermiştir.
Bu güzel ahlâkî birikimi sayesinde insanların gönüllerine hitap eden bu büyük şahsiyet Sivas’ın sınırlarını aşan çeşitli insan gruplarını içerisine alan bir tesir alanına sahip olmuştur. Kümbetli Müderris İbrahim Güneş, Yıldızelili Bekir Efendi, Ünye Müftüsü Dursun Ünal Bey, Bayatlı Yusuf Hoca Efendi, Akdağmadenli Hacı Hüseyin Avni Efendi ve Kızıllılı Yahya Efendi onun etki alanına girmiş büyük şahsiyetlerden sadece birkaç tanesidir.
Bedreddin Efendinin vefatı da bizler için çok önemli mesajlar içermektedir: ‘Nasıl yaşarsanız öyle vefat edersiniz, nasıl vefat ederseniz öylede dirilirsiniz’ hadîs-i şerifi Bedreddin Efendinin vefatına ayrı bir anlam katmaktadır. Kendisi 20 Nisan 1984 tarihinde Sivas Çatal Pınar Camiinde bir Cuma namazı esnasında vefat etmişlerdir. 20 Nisan Peygamber Efendimizin miladî olarak doğum gününe tesadüf etmektedir. Peygamber Efendimizin doğum haberini getiren kölesini azad ettiği için Ebu Leheb’in, Efendimizin doğum günü olan Pazartesi günleri azabının hafifletildiği hatırlanırsa Bedreddin Efendinin vefatı ayrı bir anlam kazanacaktır. Bedreddin Efendi, Cuma namazına gitmeden gusül abdestini almış, tertemiz bir şekilde ve camide, Cuma namazı esnasında, rızasını kazanmak için ömrünü geçirdiği sevgili Rabbine kavuşmuştur. Dikkat çekilmesi gereken noktalardan birisi de Bedreddin Efendinin babası Mustafa Takî Efendinin de, bir Cuma ve aynı zamanda bir bayram gününde vefat ettiği gerçeğidir. Takî Efendinin cenazesini yıkayarak namazını kıldıran İhramcızâde İsmail Hakkı Toprak (Hayatı hakkında geniş bilgi için bkz, Nakşibendî Şeyhi İhramcızâde İsmail Hakkı Toprak’ın Hayatı ve Eserleri, AÜİF(Yayınlanmamış Lisans Tezi), Ankara 1992; Alıcı Lütfü, İhramcızâde İsmail Hakkı Toprak Efendi, Somuncu Baba Vakfı Araştırma Merkezi, Ankara 2001.) Efendinin: ‘Efendim! Gözünüz aydın! Üç bayramı birden ettiniz!’ sözünü Bedreddin Efendi içinde dile getirmek istiyoruz: Vuslatınız mübarek olsun!” [1] (Fatih Çınar, Maneviyat Öncüsü: Hacı Hafız Bedreddin Doğruyol, Sivas 2005, Dilek Ofset Matbaacılık.)
Bugün, gün geçtikçe yalnızlaşan, bencilleşen, vefasızlaşan, başkaları için fedakârlık duygusunu yitirmeye başlayan günümüz insanına düşen, güzel ahlâk ilkeleri ile bezenmiş böyle bir insanı tekrar tekrar okuyup, unutmaya yüz tutan ve bizi biz yapan bu ahlâkî değerlere dört elle sarılmaktır.