USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Sultan Şehrin Yetiştirdiği Bir İlim ve Gönül Adamı: HACI MEHMET NECİP EFENDİ

25-01-2021

Bu birlikteliğimizde Sivas´tan Bâyezîd Camii Dersiamlığına uzanan ama halk arasında çok fazla tanınma imkânı bulamayan bir isimden, Hacı Mehmet Necip Efendi´den bahsedeceğiz. Necip Efendi, 1280/1864 yılında Sivas´ta dünyaya gelmiştir. Babası Kuvukçuzade Ahmet Efendi´dir. (Necip Efendi´nin hanımının ismi Feriha, kızlarının isimleri ise Ayşe ve Naciye´dir. Cenan Gürbüz, İstanbul Müftülüğü Meşihat Arşivinde Sivas Başlığı Altında Bulunan Sicil Dosyaları, CÜSBE (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Sivas 2010, s.42, 318.) Necip Efendi, Sivas´ta Sıbyan Mektebi´ni bitirdikten sonra rüştiyeye girmiş ve 1298/1882´de mezun olmuştur. Rüştiyenin ardından Şemsiyye Medresesi´nde bir müddet Arapça okumuş daha sonra İstanbul´a giderek eğitimini tamamlamış ve 1309/1893 yılında icazet almaya hak kazanmıştır. (Sadık Albayrak, Son Devir Osmanlı Uleması, İBŞBKY, İstanbul 1993, c.III, s.250; Mustafa Özel, Son Dönem Osmanlı Tefsîr Tarihinden Bazı Portreler I, DEÜİFD, İzmir 2002, s.76?77.)

Necip Efendi, bu bereketli eğitim-öğretim sürecinin ardından birçok resmi görevde bulunmuştur. Sivas İli A´şar Nezâreti Tahrîrât Mukayyitliği, Dersaadet Mahkeme-i Temyiz Hukuk Kalemi Memurluğu, Beşiktaş Rüştiyesi İnşa Muallimliği, Bâyezîd Dersiâmlığı, Beşiktaş Rüştiyesi İmla Muallimliği Türkçe Kıraat Muallimliği, Mercan Lisesi Arapça Muallimliği, Sahn Medresesi Tefsir Müderrisliği, Medrese-i Süleymaniye Müdürlüğü, Medresetü´l-İrşad Vaizin Şubesi İkinci Sınıf Tefsir Muallimliği ve Darü´l-Hikmeti´l-İslamiyye Azalağı görevlerini ifa etmiştir. (Ebubekir Yücel, Salname-i Vilayet-i Sivas, Buruciye Yas., Sivas 2008, c.III, s.44, 103, 217.) Necip Efendi, uzun yıllar ?Bâyezîd Cami Şerifi Dersiâmlığı? ve ?Mercan Mektebi Sultanisi Ulum-i Diniyye Muallimliği? görevlerini sürdürmüştür. O, eserlerinde bu iki görevinin altını özellikle çizmiştir. Bu durum eserlerini bu iki görevini sürdürdüğü dönemlerde kaleme almasından kaynaklanmaktadır. Necip Efendi, bazı eserlerini Mercan Lisesi´ndeki ders programına paralel bir şekilde adı geçen mektepte ders kitabı olarak okutulması için kaleme aldığını açıkça ifade etmiştir. Söz Necip Efendi´nin eserlerinden açılmışken tespit edebildiğimiz eserlerini tanıtmanın uygun olacağını düşünüyoruz. Yaptığımız kütüphane taramalarında Necip Efendi´nin beş eseri olduğunu tespit ettik. ?Kenzü´l-Ferâiz fî mesâili´l-akâid? (Mehmet Necip, Kenzü´l-Ferâid fî Mesâili´l-Akâid, Kanaat Matbaası, Dersaâdet 1335. Eser, Süleymaniye Kütüphanesi, İzmirli İsmail Hakkı, Nu:3694´dir.) isimli eserinde inançla ilgili konuları değerlendirmiş, ?İkaz? (Mehmet Necip, İkaz, Kanaat Matbaası, İstanbul 1334. Eser, Süleymaniye Kütüphanesi, İzmirli İsmail Hakkı, Nu:1434´dir.) isimli eserinde ise birçok Kur´ânî kavrama ve bazı Kur´ân kıssalarına dair tespitlerde bulunmuştur. ?İrşâd? (Mehmet Necip, İrşâd, Ahmed Kâmil Matbaası, İstanbul 1329. Eser, Süleymaniye Kütüphanesi, Mehmet Efendi, Nu:45´dir.) ismini taşıyan eserinde ise misyonerlik faaliyetleri, Hz. İsa, Hz. Meryem, Hz. Zekeriya ve Hz. Yahya etrafında şekillenen yanlış fikirleri bertaraf etmeye çalışmıştır.  Necip Efendi, ?Esbâb-ı Saadet? (Mehmet Necip, Esbâb-ı Saâdet, Mahmûd Bey Matbaası, İstanbul 1327. Süleymaniye Kütüphanesi Tahir Ağa Tekkesi´nde Nu: 567´dir.) ismini verdiği ve 41 hadis-i şerifi bir araya getirerek oluşturduğu eserinde ise toplumun çeşitli sorunlarına dair görüş ve düşüncelerini ifade imkânı bulmuştur. O, ?Kitâbu´l-Hac? (Mehmet Necip, Kitâbu´l-Hac, Ahmed Kâmil Matbaası, İstanbul 1329. Eser, TDV.İSAM.GNL.096400-297.541 NEC.K´da bulunmaktadır.) isimli eserinde de hac ibadetinin fıkhî yönünü enine boyuna incelemiştir.

Necip Efendi iyi yetişmiş bir âlim olarak ömrü boyunca içerisinde yaşadığı toplumun dertleri ile dertlenen bir tavır sergilenmiştir. İnanç, ibadet ve sosyal alanlarda gördüğü eksiklikleri herkesin anlayabileceği bir üslupla eserlerinde dile getirmiştir. Ehl-i sünnet ekolünün sıkı bir savunucusu olan Necip Efendi, akıl-iman ilişkisinden dünyevileşme ve güzel ahlâk ilkelerine dair birçok konuda fikirlerini açıklamıştır. Huzur Dersleri´ne ?Tefsir Hocası? olarak katılan Necip Efendi, (Ebü´l-Ulâ Mardin, Huzur Dersleri, İstanbul 1951, c.I, s.161.) son dönemlerinde meşihat kadrosunun tasfiyesi ve medreselerin kapatılması üzerine açıkta kalmıştır. 1929 yılında vefat eden Necip Efendi´nin kabrinin nerede olduğu tespit edilememiştir. 

Anadolu´nun bağrından memleketin en üst ilmî oluşumlarında söz sahibi birisi haline gelen Necip Efendi, bu hayranlık uyandıran hayat serüveni ile ilmin kıymetini bizlere anlatan bir hayat yaşamıştır. Bizler, ne konumda hangi statüde olursak olalım çalışma, azim, ilim ve güzel ahlak ilkeleri ile elde edebileceğimiz güzellikleri Necip Efendi´nin hayatında görmekteyiz. Ayrıca Necip Efendi, dinî ve millî duygular etrafında toplumu bir araya getirmeye çalışan bir kanaat önderi olarak insanları bir araya getirme gayreti ile de bizlere örnek olmuştur. Ayrıştırma, ötekileştirme ve bencilleşme hastalıklarının kol gezdiği günümüz dünyasında bu hareket tarzına her zamankinden daha fazla ihtiyacımız olduğu kanaatindeyiz. Necip Efendi, idealleri uğruna günün iletişim araçlarını (kitap çalışmaları, eğitim-öğretim kurumlarındaki görev ve fırsatları, değişim-gelişim düşüncelerini halka ulaştıran gazete ve dergileri kullanmadaki mahareti vb.) ustaca kullanan lider ruhlu birisi olarak günümüzde teknolojiyi kötü amaçlarına hizmet için kullananlara da yol göstermektedir. O, teknolojinin gelişimini takip etmeyi ısrarla savunurken hiçbir zaman insanın teknolojinin eseri haline getirilmesine rıza göstermemiştir. O, maddî ve manevî anlamda mutluluğun tek sebebi olarak teknolojiyi görmemiş, aksine insan merkezli teknik, bilimsel ve düşünsel gelişmelerde maddî-manevî mutluluğu aramıştır. Günümüz insanının bu denli teknolojik gelişmelere rağmen gerçek mutluluğa ulaşamaması Necip Efendi´nin bu konuda ne denli haklı olduğunu gösteren bir tablo niteliğindedir.

Son söz olarak ifade etmemiz gerekirse her karış toprağı şehitlerimizin aziz kanları ile sulanan Anadolu toprakları, ilmî birikimleri ve güzel ahlak ilkeleri ile dolu hayatlarıyla her zamana ve çağa mesajlar veren birçok yüce ruhlu insanı bağrında barındırmaktadır. Temennimiz, bu hazinelerin hak ettikleri konumlara bir an önce yükseltilmeleri için gerekli tetkik ve araştırmaların yapılması, bu insanların tarihin karanlık sayfalarından kurtarılarak günümüz insanın hayatına yön verecek mesajları ile daha canlı bir hale getirilmeleridir.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?