Salgının başladığı günden itibaren kapanma, sokağa çıkma yasağı gibi kavramları sürekli tartıştık, tartışmaya da devam ediyoruz. Tüm dünyayı etkisi altına alan salgın, ülkelerin tamamına bu tartışmaları yaptırdı. Özellikle Avrupa ülkeleri başta olmak üzere birçok ülke zaman zaman kısmi kapanmalar yaşadı. Tam kapanmayı ise sadece ve sadece geçtiğimiz yıl Çin yaptı ve başarılı oldu. Onların yapabilme nedeni de belli. Komünist parti ne derse emir. Kapanacaksınız derse hiç kimse evden çıkmayacak, gerekirse kapılar herkesin üstüne kilitlenir, aç mı hasta mı bakılmaz. Başka bir yerde de bunu yapmak mümkün olmaz. Hele hele demokratik sistemlerle yönetilen ülkelerde asla olmaz, olamaz.
Geçtiğimiz yıl ülkemizde yine bu yıl olduğu gibi yoğun bir şekilde tam kapanma tartışılmış, malum doktorlar ve malum medya en az iki hafta tam kapanma istemişti. Ben de o günlerde neden tam kapanma olmayacağına dair bir yazı kaleme almış “inşallah Cumhurbaşkanı bu tahriklere kapılmaz” demiştim. 8 Nisan 2020 tarihli o yazının bir bölümünü hatırlatmak isterim.
Şimdi bir an genel sokağa çıkma yasağının olduğunu varsayalım ve kimlerin zorunlu olarak dışarıda olması gerektiğine bakalım. Bir salgınla savaştığımıza göre en başta sağlık çalışanlarına yasak getiremeyiz. Bunların sayısı 1 milyon 100 bin, destekleyici insanlarla birlikte bunu bir buçuk milyon varsayalım. Sonra eczacılar, ortalama Türkiye’de 75 binin üzerinde eczane çalışanı var. Ve tabi ki gıda sektörü. Ülkemizde tarımda çalışan insan sayısı 4 milyon. Üretilen bu gıdayı bizlere ulaştıran market çalışanı 400 bin, fırın çalışanı bir o kadar, pazarcı esnafı 100 bin. Sokağa çıkma yasağını denetleyecek ve güvenliği sağlayacak olan polislerimizin sayısı 300 binin üzerinde. Sınırlarımızı koruması için 600 bin Askerimiz var. Her gün çöplerimizi toplayan, sokaklarımızı temizleyen insanların sayısı 100 binden fazla. Maske dezenfektan, solunum cihazı üreten, elektriğin, doğalgazın, suyun kesintisiz ulaşmasını sağlayanları, cenazelerimizin defin işleri ile ilgilenmesi gerekenleri saymıyorum bile. Bu insan gruplarını genel bir sokağa çıkma yasağı olsa dahi içeri almamız mümkün değil. Bunların toplam sayısı 8 milyonunu aşıyor. Yani ne yaparsak yapalım nüfusumuzun yüzde onunu hayattan çekemiyoruz. Bu insanların dört kişilik bir aileye mensup olduğunu varsayarsak 24 milyon insanı tamamen izole etme şansımız sıfırın altında.
Ne oldu? Aradan geçen bir yılda aynen dediğim oldu. Bir yılın sonunda Cumhurbaşkanı pes etti. “29 Nisan 2021 tarihi itibarı ile 17 günlük tam kapanmaya geçiyoruz”, dedi. Neredeyse yasaklı günlerin yarısını tükettik. Tam kapanma sağlandı mı? Elbette hayır. Bunun adı tam kapanma, kendisi değil. Ben geçen yıl: “yüzde bir milyon kapandık, kimse dışarı çıkmayacak desek 8 milyon insan mecburen dışarıda olacak, onların dört kişilik ailesi olsa 24 milyon insanı izole etmemiz mümkün değil” demiştim. Bir yıl sonra alınan tam kapanma kararında16 milyon insan dışarıya çıktı. Ailelerini sayma gereği dahi duymuyorum. Bir kez daha tekrarlıyorum. Boşuna uğraşmayın. Bu çağda tam kapanma, tam sokağa çıkma yasağı diye bir şey olmaz, olamaz.
Tam kapanma isteyenler şimdi de “herkesi içeri tıktınız, bu insanlar ne yiyecek” diye eleştiriyor. Hükumetin tam kapanmaya yeterince destek vermemesi yüzünden bu kadar insanın dışarıda olduğunu sakız gibi ağzında çiğniyor. Bir kez daha altını çiziyorum. Hükumet evlere çuvalla para gönderse de tam kapanma olmaz, çünkü para yenmez. Kaldı ki hükumet şu ana kadar salgın destekleme programları dahilinde 134 milyar hibe, 315 milyar uzun vadeli kredi vermiş, Tarım kooperatiflerine ve esnafın Halkbank’a olan kredileri ve prim ödemeleri dahil 216 milyarlık alacağından vaz geçmiş. Bundan fazlası zaten çuvalla para göndermek olur ki o da bizde yok.
Kısacası salgın sadece devletin aldığı tedbirlerle önlenemez. Hiçbir devlet tam kapanma yapamaz. Öyleyse herkes kendisi azami şekilde tedbirini alacak. Maskesini takacak. Mümkün olduğu kadar insanlara yaklaşmayacak. Ellerini her zaman olduğu gibi suya sabuna dokundurarak temizleyecek. Aşı sırası gelince aşısını olacak.
Son cümle şunu da belirteyim: Tarihin hiç bir evresinde hiç bir salgın, sokağa çıkma yasağı, ekonomik destek ve de aşı ile bitmedi. Doğal bağışıklık ya a virüslerin mutasyon geçirmek sureti ile kendisini yok etmesi ile son buldu. Bunun olması için de bol bol dua edeceğiz. Başka yapacak bir şey yoookkk...