Günümüz insanın ezici çoğunluğu neye bakar? Elbette ki cebine girene ve ce-binden çıkana bakar. Böyle olduğu için de ekonomi her zaman gündemin birinci maddesi olur. Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki ithalat yapsak fiyatlar artıyor, ihracat yapsak yine fiyatlar artıyor ve hayat yaşanmaz hale geliyor. Irak yumurta almaya başlıyor, evimize giren yumurtanın kolisi 30 liraya çıkıyor, Rusya domatesin kotasını yükseltiyor, domatesin kilosu 5 lirayı geçiyor. Çin mermer, bilmem kim demir, Suriye çimento alıyor, konut fiyatları fırlıyor. Üstüne salgın ve doğal afetler de gelince haliyle fırsatçılar da ortaya çıkıyor, neticeyi kelam son günlerde hayat pahalı. Bu pahalı hayat artık vatandaşın sabrını zorluyor.
Ağustos ayı itibarı ile TÜİK enflasyonu 19,25 olarak açıkladı. TÜİK enflasyon hesaplamasını 400 kalem mal üzerinden yapıyor. Lakin vatandaşın günlük hayatında yüzde 99 yer tutan, büyük bölümü gıda olmak üzere 40 kalem mal. Bu kırk kalem malın son bir yılda fiyatı ortalama yüzde 29 arttı. Yani vatandaşı ilgilendiren enflasyon yüzde 30 civarında. Son bir yılda bu artış artık çığırdan çıkmış gibi.
Ayçiçek yağı % 60
Tavuk eti % 56
Margarin % 50
Balık % 35
Mercimek % 35
Sucuk, salam, sosis % 35
Süt % 40
Yumurta % 30
Yoğurt % 40
Peynir % 25
Meyve, sebze % 25
Konut ve kira fiyatlarını doğrudan etkileyen çimento, demir, alçı, alüminyum, PVC yüzde yüz arttı. Ve bu artışlar artık hanede yangına sebep oluyor. Hele hele eğitim- öğretimin yeniden başladığı, kışlık hazırlıkların hız kazandığı Eylül ayı itibarı ile vatandaş artık hesabı kitabı şaşırmış durumda. Bir ay sonra yakacağı doğalgaz ve her an lambaları küçülttüğü elektrik zamlarını saymıyorum bile... Tüm bu saydıklarım için gerekli ve yeterli mazeretler elbette vardır. Dünya konjektörü denebilir. Salgın denebilir. Dğal afetler, iklim değişikliği denebilir ve bunlar haklı sebepler de olabilir. Ancak sade vatandaş bunlara bakmaz, tüm bunların çözümü için seçtiği ve ülkenin yönetimini emanet ettiği iktidara bakar. İktidarın bir an önce hemen hiç vakit kaybetmeden bu işe bir çözüm bulması şart.
Bulamaz ise çok doğal olarak hesap da ülkeyi yöneten iktidara sorulur. Şimdi denebilir ki iktidar onca hizmet yaptı, ekonomiyi nereden nereye getirdi hiç mi önemi yok? Ben de biliyorum, iktidarın ekonomiyi nereden nereye getirdiğini. Millî geliri 200 milyar dolardan alıp 800 milyar dolara çıkardığını, OSB sayısını 140'dan 355'e yükselttiğini, bu OSB'ler içindeki fabrika sayısını 14 binden 67 bine, bu fabrikalarda çalışan insan sayısını 400 binden 2 milyon 200 bine çıkardığını herkes biliyor. Hesap bilen herkes asgari ücretin 2002’de sadece 109 dolarken bugün 335 dolar ettiğini, asgari ücretle 2002’de 184 litre süt alınırken bugün 560 litre, 21 kilo kıyma alınırken bugün 48 kilo, 146 litre mazot alınırken bugün 380 litre alındığını da biliyor. 20 yıl önce evinden çıkan herkesin bir araba alma hayalini kurduğunu ve bugün arabasına park yeri bulmayı hayal ettiği de bir gerçek, ancak bunların hiç biri yaşadığımız hayat pahalılığını kapatamıyor.
Şu an itibarı ile en büyük muhalefet ne CHP, ne İP, iki muhalefetten birisi hayat pahalılığı, birisi salgının yıkıcı etkisi...
Ülkeyi yönetenler eğer 2023 seçimlerinde iddialı olmak, bir kez daha vatandaşın oyunu almak istiyorsa bu hayat pahalılığını sona erdirmekten başka çaresi yoktur. İz bırakan liderlerden Süleyman Demirel'in de dediği gibi “tencerenin deviremeyeceği iktidar yoktur.” Seçmen mevcuttan vazgeçerse kimin geleceğine bakmaz, önüne gelene mührü basar. Siyaset sahnesinde olan herkesin tencereyi önüne koyması lazım. Bizden söylemesi...