USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

TOPLUMSAL FIRSATÇILIK

30-03-2020

         Tarih boyunca virüslerde vardı, salgın hastalıklarda. Ancak hiç bir dönemde her hangi bir salgın böylesine tüm Dünyayı istinasız etkisi altına alamamıştı. Ne 1350 deki veba, ne 1860 da ki kolera ne yer yüzünde 100 milyondan fazla can alan İspanyol gıribi... Yedinci nesil corona olan covid 19 malesef artık Dünya salgını. Tüm ülkeler bu illet virüsle savaşıyor. Hükümetler ardı ardına tedbir ve mücadele paketleri açıklıyor. İkdidarlar, muhalefetler, STK´ lar top yekün mücadele ediliyor. Bu birlikteliğin neredeyse tek istisnası Türkiye...

          Salgının Ülkemizde görülmeye başlaması ile birlikte her dönemin fırsatçıları ortaya çıktı. Bir paket makarnayı 15 liraya, bir şişe kolonyayı 100 liraya satan unatnmazlar, sağlıkçıların ihtiyaç duyduğu maskeyi stoklayıp yurtdışına fahiş fiyatla satmak isteyen alçaklar çıktı. Devlet anında tedbir aldı, fiyatlar normale döndü. Ama asıl fırsatçılık bundan sonra başladı. Hemde toplumsal fırsatçılık...Diyeceksiniz ki nasıl ?

          Salgının yayılmasını yavaşlatmak üzere tüm ülkelerde olduğu gibi bizim Devletimizde bir takım yasakları ve tedbirleri hayata geçirdi. Okulları kapattı, öğrencileri ve öğretmenleri eve gönderdi. Sportif ligleri iptal edip sporcuları eve kapattı. 65 Yaş üzerinde olan vatandaşlarımıza ve kronik hastalarımıza sokağa çıkma yasağı uyguladı. Toplu taşıma araçlarını yarı kapasiteye düşürdü . Bar, pavyon, kafe, kolakanta, kahvehane gibi yerleri kapattı garsonları aşçıları eve gönderdi. Kamuda çalışanları dönüşüme tabi tutarak sayıyı azalttı. Bunları yaparkende kimse mağdur olmasın diye 100 milyarlık ekonomik destek paketini devreye soktu. En düşük emekli aylığını 1500 lira yaptı. İhtiyaç sahibi herkese 100 lira yardım yaptı. Kapanan iş yerlerin için kısa çalışma aylığını devreye soktu. Kredilerini üç ay erteledi. Eğer dükkanları Belediyelerin ve özel idarelerin ise kiraları ertelendi. SSK, Vergi ödemeleri ötelendi..

          Tam da burda bazılarının fırsatçılığı kapardı. Kapanan dükkanlar istediki kiramızı işçi maaşımızı kendi karımızı devlet getirsin cebimize koysun. Çeklerİnİ senetlerini ödesin hatta yetinmesin, rafına mal koysun. Açık olan iş yerleri bizim günühımız ne bizimde müşterimiz kalmadı, aynı imkanları devlet bize de sağlasın. Fırsatı ganimete çevirmek isteyenlerin sesi duyulmaya başladı.

         Süt neyse kaymak o olurmuşya; Bu fırsatçıların içinden çıkan medya mensubu ve siyasetçiler koro halinde bu defa çalışanların duygularını sömürerek toplu halde soka çıkma yasağı ilan edilmesini ve herkesin giderinin devlet tarafından karşılanmasını istedi.

          Şimdilerde slogan şu; Banka çalışanları, ptt çalışanları büyük risk altında. İnşaatlarda çalışanlar yanyana çalışıyor onların günahı ne? Şehirler arası ylculuk bölgeleri olan hava alanları otogarlar virüs saçıyor, oradakilerde çalışmasın. Hatta Sağlık çalışanları en büyük risk gurubu devlet onların güvenliğini nasıl sağlayacak? vs.vs.vs.

          Ama şunu düşünmüyorlar. Herşeyi durdursa devlet denilen mekanizma bunun altından nasıl kalkacak? Diyelim ki ekonomik olarak bir şekilde kalktı. Ancak bunun sonun yokki. Bu tip çalışanlarda eve kapatılsa, aynı zihniyet yarın kalkıp diyecekki, Sokağa çıkma yasağını kontrol eden polislerin ne suçu var onlarda can, bir başkası diyecek ki ülke savunmasanı yapan Askerlerde ana kuzusu onlarda aynı koğuşta yatıp kalkıyor, onlarıda eve gönderin. Sağlıkçılara maske, tulum, gözlük üreten işçiler atölyelere gitmesin. Hastalığın tedavisinde olmazsa olmaz olan solunum cihazlarını üreten işçiler bu ülkenin vatandaşı değil mi onlarında maaşını verip eve gönderin.  Her gün çöplerimizi toplayan temizlik işçilerinde büyük risk gurubu onlarda çıkmasın. Evde kalınca daha fazla tükettiğimiz gıdaları yetiştiren çiftçilerde tarlaya gitmesin. Ekmek pişiren fırcıda sabah kalkmasın. Böyle bir ortamda devlet velevki herkesin cebine para koysa ne olacak? Amaç üzüm yemek değil ki bağcı dövmek..

          Neredeyse diyecekler ki Fahrettin koca tek başına hastaları tedavi etsin. Süleymen soylu yasakları denetlesin asayişi sağlasın. Ruhsar pekcan, marketlerde tek çalışsın. Pakdemirli tarlaları tek başına eksin. Sınırlarıda Hulisi akar korusun. ...

          Peki bunun mümkün olmayacağını sözde medya kuruluşları ve siyasal odaklar bilmiyor mu? Elbette biliyor.. Ama şunuda biliyorlar, Türkiyedeki bu yayılma ile Sağlık sistemi çökmeyecek. Son dönemlerde yapılan yatırımlarla güçlenen sağlık sektörü çökmeyince oradan siyasi rant elde edemeyecekler. Eğer toplu bir soka çıkma yasağı olur, ekonomi durur, para verilse bile insanlar yiyecek ekmek bulamaz ise işte o zaman fırsat bu fırsat iktidarı devirip kendileri geçecek. Ekonomisi çökmüş bir ülkenin başına geçmiş olsalar bile...

          Anlayın artık top yekün sokağa çıkma yasağı diye bir uygulama olmaz olamaz... Devletimiz aşama aşama tedbirleri aldı almaya devam ediyor. Önemli olan herkesin kendi temizliğini titizce yapması. Bu bir pandemi, belki bazılarımız bundan kaçamayacağız. Malesef bu böyle keşke olmasaydı ama böyle....

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?