Her hafta elimizden geldiğince, dilimiz döndüğünce yazmaya çalışıyoruz.
Bazen topuzun ve kantarın ayarı kaçıyor, kaçacak, kaçmalı…
Niçin ve niye yazıyoruz? Kim veya kimler için, kimin veya kimlerin sorunlarını dile getiriyoruz?
Peki, değişen bir şey veya bir şeyler var mı? Gördüğüm kadarıyla yok.
O zaman; biz yazarlar niye kendimizi yoruyor ve eleştiriyor, bir şeyin üzerine gidip halkın, vatandaşın, esnafın, memurun velhasıl tüm çalışanlar ile emeklilerin sorunlarına çözüm bulunması için çaba sarf ediyoruz?
Sanki; yazılanlar, çizilenler ve söylenenler kimilerine masal geliyor.
Özellikle de çoğu insanımız gündemden uzak. Hatta öyle uzak ki; bırakın beldesindeki, ilçesindeki, ilindeki, ülkesindeki olayları yaşadığı köyde ve mahallesinde olup bitenden haberi yok.
Maalesef; okulunu ve gerekli tahsilini yapmış olmasına rağmen hala anne ve baba parası ile yaşayan, sosyokültürel işlerden, ekonomiden ve gündemden habersiz yaşayan kişiler için sanki bizler birer masal yazıyoruz.
Netice ortada. Yazılanlar belli. Ancak bu yazılanları, çizilenleri ve söylediklerimizi anlayanlar kişiler neden çok az? Neden?
O zaman bizi, yazdıklarımızı çok az okurumuz, takip edenimiz ve vatandaşımız anlıyor diye yazmayacak mıyız?
Kesinle öyle değil. Zaten bu olup biteni, yaşananları, gerek yaşadığımız köyde, mahallede, beldede, ilçede, illerimizde ve ülkemizde, hatta gündem genelindeki bu sorunları kaleme almayacak olsak baştan bu işe başlamazdık. Bu bir kere böyle biline.
Arkadaş, sen cidden çok dolmuşsun, seni üzmüşler, kırmışlar veya birileri ayağına basmış da böyle yazıyorsun da demeyin.
Ben, lise yıllarımda başladığım bu gazetecilik mesleğimde Allah’a çok şükür doruk noktasına da ulaşanlardanım. Yanlış da olmasın ama ilçemde bu zamana kadar eskiden "Sarı" olan şimdilerde de "Turkuaz" renkli Sürekli Basın Kartı almış başka bir büyüğüm, arkadaşım ve meslektaşım da olmadı diye biliyorum. Ama Basın Kartı almış birkaç büyüğüm, arkadaşım ve kardeşim de yok değil.
Bunu da neden yazdığıma gelince..
Bazıları görev bilir yazmayı, çizmeyi ve sorunları gündeme getirmeyi.
Ben de o görev bilenlerdenim ve kimse umursamasa da, kimse anlamasa da bir gün gerçekleri yazdığım anlaşılacaktır diye yazmaya, çizmeye ve söylemeye devam edeceğim.
Yazımın başlığını da yüzden "Unutulmamak" koyuyorum ki, bu yazdıklarım, çizdiklerim ve söylediklerim eğer haksız isem de karşıma çıksın veya çıkarılsın.
Bu yazma, çizme ve söyleme konusunda elbette tek başına değilim.
Benim gibi düşünen, benim gibi olmasa da gündemi başka açıdan değerlendiren, eleştiren yine onbinler varız diye tahmin ediyorum.
Ancak, yukarıda kısa da olsa ifade ettiğim gibi hiçbir zaman tek bir noktada buluşamıyoruz. Şartlar bizi nedense bir araya getirmiyor.
Ancak; şunu iyi biliyorum ki, tüm yazarlar, tüm çizerler ve tüm eleştirilenler sadece iyi bir yaşam, güzel bir ülke hayalini nasıl meydana getiririz düşüncesiyle hareket ediyorlar.
Sonuç itibarıyla meslek seçmek kişisel bir tercih. Bana bugün yine ne olmak istediğimi sorsalar gazetecilik derim.
Yukarıda yazdığım ve dile getirdiğim gibi bunlar her zaman birilerine masal gelebilir.
Lakin, gerçeklerin yazıldığı köşe yazıları, kitaplar ve eserler hiçbir zaman unutulmaz ve unutulmayacaktır.
Bu yazımı son zamanlarda yazdığım diğer yazılar gibi, sessizlik ve sakinliği yaşadığım beş dönümlük kapya biber tarlasında bir çuvalın üstünde yazıyorum.
Kafam ve vicdanım rahat. Yaşadığım 55 yıllık zaman diliminde yaptıklarım ve şimdilerde yapmak istediklerim gözümün önüne geliyor.
Bakalım daha bu gazetecilik mesleğini ne kadar sürdürebileceğim, daha ne kadar köylümün, çiftçimin, esnafımın, çalışanın ve emeklinin sorunlarını dile getirerek çözüm üretebileceğim.
Açıkçası bulunduğum yere değer katmayı ve yeni şeyler üretmeyi seven biri olarak mutlaka adım atmanın gerektiğini daha çok savunuyorum.
Öte yandan; bir kişinin yaptığı iş olduğu yerde durup duruyorsa, bunda bir sıkıntı vardır diye düşünüyorum.
Kısacası insanın dokunduğu yere değer katması ve ister fikren, ister bedenen, isterse köylümüz gibi üretmesi gerekiyor.
Bu nedenle; ben de simaen olsa da, ismen "Unutulmamak" ümidiyle siz değerli okurlarıma sağlıklı, mutlu ve huzurlu dolu günler dileyerek Allah'a emanet ediyorum.
Alaeddin Er 3 ay önce
işte gerçek gazetecilik bu
gerçekleri olduğu gibi yazmışsın
tebrikler
zevkle okuyorum takip ediyorum