Rasim Özdenören’e göre bir cesaret anıtı olan Necip Fazıl, çoğu kimsenin dolambaçlı yollara ve tevillere başvurduğu zamanlarda o fikirlerini düpedüz ifade ederek anlatırdı…
Necip Fazıl’ı İslamı tefekkür alanında Müslümanca düşünmenin Cumhuriyet dönemindeki ilk örneği olarak temayüz ettiğini belirtir. Hatta onun öncesi ve sonrası yoktur.” der.(Sahife 346,Üstad,Rasim Özdenören)
Xxxx
Nuri Pakdil ‘e göre:
“ Necip Fazıl,Şiirleriyle,piyesleriyle, tarihsel eleştirileri içerleyen kitaplarıyla uygarlığımızın en güçlü savunucusu oldu . Onunla kelimelere, kurşun gibi ağır, ama öldüren değil inşa eden, bir yük yüklendi.”
( Üstad ve Nuri Pakdil. S. 336)
Xxxx
Mehmet Akif İnan’ a göre:
“
“Necip Fazıl,ın şiirindeki İslam, ideoloji ağırlıklıdır.’ Sakarya Türküsü’, bunun en karakteristik örneğidir.Bir ihtilal şiiridir o.Üstad bir ideolojik kavgayı sürdürdü.Bu, hepimizin gönlünde taht kurmasına vesile olan yanıdır.
İslam’ı bir entelektüel kesime, aydın ve düşünen kesime mal etmenin soylu kavgasını verdi.Bu anlayışa bağlı bir gençliğin yetişmesi için bir ömür boyu kalem oynattı, kelam sarfetti ve çileler çekti.”(Sahife:318,Üstad ve Mehmet Akif İnan)
Xxx
Mustafa Yazgan’a göre;” …Bizim medeniyetimiz kitap ve kitap kültürden geçer” diyerek Büyük Doğu ekolüne mensubiyetin değerini anlattı.
(Sahife; 285, Üstad ve Mustafa Yazgan)
Xxx
Osman Yüksel Serdengeçti onun için; Çok farklı bir adamdı, ne onun yükselebildiği yere yükselebilirdiniz, ne de düştüğü yere düşebilirsiniz.
Sonuna kadar zirve, sonuna kadar derinlik… Öyle bir kişiliğe sahiptir ki onun hakkında karar verebilmeniz mümkün değildir.
İnsanı hükümsüz bırakır.
Necip Fazıl, noktasız, virgülsüz bir adamdı.
Ne dur, bilirdi ne durak.
Ondaki hayata hükmetme hırsı sonsuzdu.
Mağlubiyeti asla kabul etmezdi….
Ölümünden 15 gün önce ziyaretine gitmiştik. ‘Osman gel yanıma otur’ dedi.
O fırtına gibi adam, bir köşede, yaprakları sararmış kırık bir dal gibiydi.
Yanına yanaşmaktan korktum.
O sarı yapraklar dökülecek, adam ölecek sandım. Ben Necip Fazıl’ı o gün kaybetmiştim.
Fırtına dinmiş, güneş batmış, koca İstanbul koskoca bir mezarlık olmuştu….
Herkes şu beylik lafı ediyor; ‘Bıraktığı boşluğu kimse dolduramaz.’
Boşluk bırakmadı ki doldurulsun. Her şeyi doldurdu gitti.
Kafaları doldurdu, gönülleri doldurdu ve yaşını doldurdu.”(Sahife:271, Üstad ve Osman Yüksel Serdengeçti.)
Xxx
Sezai Karakoç’ a göre:”
“ Mutlak hakikati bulan Necip Fazıl onun bütün sistemini taşıyan İslamın bir eri gibi kendini tarih içindeki büyük İslam varoluşu savaşına adamış ve bunun içinde poetik sınırları dışına taşmak zaruretini duymuştur.
…Büyük Doğu’ nun sadece bir dergi olmadığını, bir mektep, bir düşünce , edebiyat ve aksiyon akımı olduğunu… Büyük Doğu’ nun yepyeni bir nesil yetiştirdiğini söyleyen Karakoç, İslam idealini taşıyan genç nesillerin manevi alanda babası olan Büyük Doğu’ nun hakkını unutmak büyük bir nankörlük olur.”
Beşir Ayvazoğlu’ na göre,” Kaldırımlar şairi” nin
‘ Büyük Doğu’ da attığı maya tutmuş ve bu mayanın kıvama erdirdiği ilk hamur Sezai Karakoç’ un şiiri ve düşüncesi olmuştur.”
Necip Fazıl’ dan sonra, İslami Camiada öncü bir edebiyatçı kuşağının başını Sezai Karakoç çeker.”
GÖKLERİN ÇEKTİĞi KARTAL
Altmış yıl durmadan dinlenmeden bin bir çile içinde, eserler vererek, mücadeleler yaparak milletinin varoluş savaşında yerini alan bir millet büyüğü, düşünce ve edebiyat hayatımızın dinmez ve sinmez kalemi, yerinden oynamaz üslubuyla kendini edebiyat tarihine hâkkeden kalem, Üstad Necip Fazıl, aramızdan sıyrılıp, adeta bir kuş gibi uçup gitti.
Fanilik arkadadır artık.
Dev sulara karşı bir ömür boyu gerilmiş kollar düştü.
Ve yüz yılımıza şeref olan şiir saati, durdu.
Ve doğru, iyi ve güzel için yükselen ses sustu. Yankıları çağların ufkunda çınlayacak.
İslâm’ın onuru için çağın çelik yüzüne karşı koyan elmas kas, gevşedi.
Atalarımız bir an için ebedi meşgalelerini bırakarak bizim bu dünyamıza doğru dönüp baktılar: ‘Kim geliyor? Bu gelen kim?’
Ey ölüm, sen ne sırlı bir güçle donanmışsın ki, en yalçın kayalıkların tepesinde, zamanın üstünde dimdik duran kartallar bile avın olur. Gök şahini ağına, tuzağına düşer.
Çağdaş bir destandı, bir kahramanlık destanıydı, sonuna nokta konan. Ama bu bir ara noktasıdır. Destanın öbür yüzü bundan sonra söylenecek.
Dünya çağının bu ikindisinde ne büyük gölgeydi vurdu karşı ufuklara, güneşin doğduğu ufuklara.
Evet, bir kahraman düştü toprağa. Bir kez daha bin kez daha yeşerip boy atacak bir tohum olarak.
En önde koşan atlının atı kapaklandı. Ve en birinci süvariyi toprak bağrına bastı. Herkeslerden daha çok seven ana gibi.
Gaib, onu ‘kurcalayan çilingir’i, ‘canlı cenazeler’in üstünden aşırarak gözlerden gizledi. O gözler ki zaten görmüyorlardı.
Ve perde kalktı. Ten maskesi sıyrılarak, ruh, potada saf altına kalboldu.
Kartal süzülüp gitti, sonsuz göklerde kayboldu.
Bize ne düşer, bütün bu manzara karşısında, susmaktan başka.
(Sezai Karakoç – Diriliş 26 Mayıs 1983)
(Üstad ve Sezai Karakoç. S. 259)
Xxxxx
Nurettin Topcu’ nun Büyük Doğu’ da 1949-1959 yılları arasında yayınlanmış 15 yazısı bulunmaktadır.
“…Necip Fazıl Bey, …’Türkiye’nin Maarif Davası’ diye bir kitap yazdım, yeni bitti, kimseye göstermedim,onu vereyim” diye cevap verdi.
Maarif Davamız,ismi ile başlıyan ve “ Maarif Meselemiz” diye devam eden 8 yazısı bunlar arasında en önemlisi.( Üstad ve Nurettin Topçu S : 208)
(Bir Neslin Üstadı, Necip Fazıl Kısakürek, Hüseyin Yorulmaz, Hat Yayınevi 2010)