Değerli Okuyucular;
Siyasette yönetim modellerine ilişkin bugüne kadar bir çok hususta görüşlerimi sizler ile paylaştım.
Siyasetin doğru zeminde yürüyebilmesi, hedeflerin ve istikametin en sağlam adımlar üzerine inşaası için özellikle liyakat, sadakat ve ehil olmak kriterleri üzerinde bir çok yazımda yer verdiğim gibi, bu konuda yüzlerce binlerce yazı kaleme alınmıştır.
31 Mart 2024 tarihinde Mahalli İdareler Seçimleri yapılacak olup, şimdiden yapılacak seçimlerin ülkemize, devletimize, kadir şinas milletimize hayırlar getirmesini temenni ederim.
Uzun yıllardır bu konularda birçok farklı alanda yapılmasını gönlümde geçirdiğim yasal değişiklikler keşke ortak akıl ve istişare ile Türkiye Büyük Millet Meclisimizden kanunlaşarak geçse 2024 Mahalli İdareler Seçimlerinde uygulansa ve her Mahalli İdareler Seçimlerinde yaşadığımız sorunlar ortadan kaldırılabilse ya da en aza indirgenebilse idi.
Mahalli İdareler Seçimlerine ilişkin en temel sorunları ve çözüm önerilerimi ele alan bu yazımda her bir başlık altında ayrı ayrı tespitlerimi sizler ile paylaşıyorum.
1-) SİYASETTE İSTİKAMET – SİYASETTE İKAMET;
Geçtiğimiz dönemlerde olduğu gibi, bu seçimlerde de en temel sorunlardan bir tanesi yine maalesef ikamet taşıma konusu olup, gündemimizdeki yerini korumaktadır. Hala bir çözüme kavuşmadığı gibi, maalesef 31 Mart 2024 için de büyüyerek devam eden bir sorun olarak karşımızda durmaktadır.
Şöyle ki; 298 sayılı seçim mevzuatlarımızda birkaç basit kriter ile bireyler oylarını gerçek ikametlerinden bir başka yere taşıyabilmekte ve oyunu taşıdığı seçim çevresinde oyunu kullanabilmektedir. Bu hususu da yeniden bir düzenlemeye kavuşturmak ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunumuzun subjektif ve objektif kriterleri ile aradığı manada ikamet şartları ile uyumlu hale getirmek gerekliliğinin uygun olacağı görüş ve kanaatini taşımaktayım.
Genel seçimler açısından belki bu durum bölgesel baraj, dar bölge gibi seçim modellerine geçilmeden bu modeller tartışılmadan belki mevcut durumda çok mümkün görünmese de özellikle büyükşehir, il, ilçe, belde ve köylerimiz için yerel seçimlerde yerel yöneticilerin atama usulü ile gelmesi, ikameti o bölgede olmayanların tercihe şayan tutulması açıkçası vatandaşımız nezdinde kabul görmeyen bir durumdur.
Aynı zamanda yukarıda belirttiğim şekli ile oy taşımanın mevzuatlarımız ile mümkün olması yerelde o bölgede gerçek ikamet şartları ile yaşayan vatandaşlarımız için de kanaatimce haksızlık olacaktır. Esasen o yörede daimi hayatını idame ettiren vatandaşların yöneticilerini kendilerinin seçmek hakkı var iken, taşıma oylar ile sonuç belirlemek hakkaniyete aykırı olacaktır.
Tüm bu belirttiği hassasiyetler doğrultusunda, ikamet şartı konusunda özellikle mahalli idareler seçimleri başta olmak üzere aday belirleme süreçlerinde ve oy taşıma ile sonuç belirleme süreçlerinde kesinlikle gerçek ikamet koşuluna yer verilmeli, gerçek ikamet dışında dışarıdan aday belirlenmesi, dışarıdan oy getirerek seçime gidilmesi hususlarından da uzak durulması, bu yönlü seçme ve seçilme kıstaslarına ilişkin yasal zeminde düzenlemeye gidilmesi elzem ve etkin olacaktır.
Bugün belki 10 hanenin bile gerçek manada ikamet unsurlarını taşımayan köylerimizde sırf muhtarlık seçimleri için belki 50 hanelik vatandaş nüfusu oy kullanmak için taşıma yapmıştır.
Bu hususta her ne kadar itirazlar yapılmakta ise de itiraz neticesine bırakılmadan yapılacak bir yasal düzenleme ve uygulanacak idari ve adli yaptırımlar çok daha elzem ve caydırıcı olacaktır.
Yani özetle, siyasette istikrarlı istikametin önemli bir yolu da seçilen ve seçenlerin gerçek ikametinden geçmektedir…
2-) TÜM MAHALLİ İDARE SEÇİMLERİNİN ÖNÜNE GEÇEN MUHTARLIK SEÇİMLERİ- MUHTARLIKLARIN KALDIRILMASI ve KÖYLERE HİZMET GÖTÜRME BİRİMLERİNDE EĞİTİMLİ İDARECİLER YETİŞTİRİLEREK VALİLİK ve KAYMAKAMLIKLAR ELİ İLE TÜM MUHTARLIK ALANLARI İÇİN DAHA PROFOSYONEL HİZMET SUNULMASI;
Muhtarlık seçimleri her 5 yılda bir Mahalli İdareler seçimleri içerisinde yapılan seçimler olup, muhtarların ekonomik şartları başta olmak üzere gelen iyileştirmeler sonrasında çok daha ciddi sıkıntıların bizleri beklediği aşikardır.
- Her 5 yılda yapılan bu seçimlerde belki yüzlerce belki binlerce vatandaşımızın seçim günü karşılıklı çatışma ve saldırılar vesilesi ile hayatını kaybetmesi gerçekliği,
- Muhtar adayının YSK takviminde Belediye Başkanlığı, Belediye Meclis Üyeliği, İl Genel Meclisi Üyeliği gibi adaylıklardaki başvuru esaslarına tabi olmadan,
- Seçimlerin olmazsa olmazı oy pusulaları şeklinde herhangi bir pusula ile değil adiyen oluşturulan kağıtlar ile seçimlere girmeleri hiç de hakkaniyete uygunluk teşkil etmemektedir.
- Bir de seçim kanununu bilen bir hukukçu kardeşiniz olarak, muhtarların yerel seçim günü verdiği kağıtların başka pusulaların içerisinden çıkarak yüzbinlerce geçersiz oya sebebiyet vermeleri değerlendirildiğinde her neresinden bakılırsa elimizde kalan, YEREL SEÇİMLERDE SEÇİM HUKUKU MANTIĞI İLE TERS DÜŞEN, CİDDİ MANADA GEÇERSİZ OY KULLANIMINA SEBEBİYET VEREN MUHTARLIK SEÇİMLERİ SEÇİM USULÜ BAKIMINDAN ZATEN MAHALLİ İDARELER SEÇİMLERİNE CİDDİ ŞEKİLDE ZARAR VERMEKTEDİR.
Yaşanılan tüm bu sıkıntıları görerek umut etmekte idim ki, her bir vatandaşımızın Dijital çağa geçmemiz ve E Devlet uygulaması üzerinden akıllı cihazlardan tüm işlerini yapabilmeleri, kurumlarımızın uygulamalarının dijital platformlar vesilesi ile oldukça hızlı olması da bir bütün halinde değerlendirildiğinde muhtarlıklara alternatif önerimizi şu şekilde belirtmek isterim;
MUHTARLIĞA ALTERNATİF ÖNERİMİZ …
Farklı bir bakış açısı ile muhtarlık için alternatif başkaca oluşumlara gidilebilmesi, idari ve mali açılardan hesaplamaları ve bunların gerekçeleri ile muhtarlık kurumunun kaldırılmasının sağlayabileceği katkıları tartışacağım. Eski dönemlerde muhtarlıklar üzerinde birçok idari manada görevler var iken, artık teknolojik gelişim ve değişimler / otomasyon ağları sayesinde muhtarların birçok idari görevleri Nüfus Müdürlüklerine devredilmiştir.
Bu vesile ile de fonksiyonel olarak muhtarlıkların iş yükünün bulunmadığını görebilmek mümkündür.
Tebligatlar açısından ise artık E- Tebligat dönemleri başlamış, yakında vatandaşımız üzerinde de uygulamaya konularak ileride yayılması ile birlikte muhtarlıkların fonksiyonel olarak hükmünü yitireceğini görebilmek mümkündür.
Ülkemizde kayıtlı muhtar sayısını araştırarak, her ay devletimize tüm muhtarlıkların ekonomik külfetini hesapladım. Ortalama 53.000 muhtarın olduğu bilgisi temel alınarak her ay bu sayıdaki muhtarın devletimize maliyetinin yaklaşık milyarlarca Türk Lirasını bulduğu gerçekliği düşünüldüğünde her İl ve İlçe Özel İdareleri nezdinde oluşturulacak köy ve mahalle profesyonel hizmet birimleri kanalı ile devlet memurlarınca takibin yapılması ve bu memurların muhtarlıklara alternatif olabileceği maddi gerçekliği gelmektedir.
Bu şekilde yapılabilecek bir düzenleme hesaplandığında ilk etapta her ilde 200 ortalama olmak üzere ülkemiz genelinde 1.500- belki 2.000 memur ile bu iş ve işlemler yapılabilir. Bu şekli ile hem üniversite mezunu birçok bölüm mezunu gencimizin önü böylece açılabilir, iş ve istihdam imkanı sağlanabilir. Hesaplamalarıma göre de maliyetler belki de 1 / 10 seviyelerine kadar düşürülebilir.
Hem ekonomik anlamda ciddi manada bir bedel devletimiz bütçesine kalabilir hem de üniversite mezunu birçok gencimiz için işsizlik de istihdamın önüne geçilmiş olur. Devletimiz kasasında ciddi manada başkaca yatırımlara sevk edilebilecek ekonomik birikim kalabilir. Bununla birlikte aynı zamanda da gençlerimizin işsizlik problemlerine farklı ve profesyonel bir bakış açısı ile yeni memuriyet alanları oluşturulabilir.
Ancak bu konularda yasal düzenlemeler yapılmadı ve mevcut sistem ile 31 Mart 2024 Mahalli İdareler Seçimlerine gidiyoruz.
Çok fazla kargaşanın, karışıklığın yaşanacağını bugünden görmekteyiz.
Zira Ocak 2024 de yapılacak asgari ücret zammının yansıması buna bağlı sosyal sigorta primi getirisi ve silah ruhsatı ile diğer ir kısım idari imkânların sağlanması beraberinde birçok rekabeti getirecek bu da hizmet yarışına değil maalesef bireysel menfaat yarışına dönüşerek yerel seçimlere de olumsuz olarak yansıyacaktır.
Bu konuda toplumda başlayan hareketlenmeler maalesef ki sonucun bu yöne gideceğini kaçınılmaz kılmaktadır. Gözlemlerim bu yöndedir.
3-) BELDE ve İLÇE BELEDİYELERİNDE BAŞKAN ADAYLIĞI İÇİN ÜNİVERSİTE MEZUNU OLMAK ŞARTI GETİRİLMESİ HUSUSU;
Bu konuda geçmişte birçok platformda beyan etmiş idim.
Özellikle belde ve ilçe belediye başkan adayları için yaşanılan bir sorundur.
Gönül arzu ederdi ki, gerek tüm belediye başkanlığı ve hatta mümkünse Yerel Parlamentolar olan Belediye ve İl Genel Meclislerinin tamamı için adaylık şartı olan kriterler arasında üniversite mezunu olmak şartı da yer alsın ve eğitimli kadroların görev alması temin edilsin.
Toplumun ihtiyaçlar; çağın gereklilikleri ve özellikle de iletişim araçlarının oldukça gelişmiş olması sebebi ile çağın dijital alandaki getirilerine de uygun hale gelmek zorundadır.
Şimdi gelinen noktada, yerel idareciler için görev aldığı bölgede toplumsal ihtiyaçlar teknolojinin üstün kılındığı, teknolojik altyapıların her alana etkin bir şekilde konuşlandırılacağı çalışmaların ihtiyaçlara cevap veren etkin ve verimli bir şekilde hassasiyetle ortaya konulması gerekmektedir.
4-) ADAYLIKTA BEKLENEN KRİTERLER…
Hangi seçime gidilirse gidilsin kamusal alanda yaşanılan adaylık rekabetleri, adaylık yarışları esasen birçok platformda demokrasinin kalitesini artırmış, makul olarak sürdürülen adaylıklar aynı zamanda her seçim platformu için yarınlara daha güzel projeler sunarak gidilebilmeyi sağlamıştır. Bu nitelik aynı zamanda beklentileri daha iyi karşılayabilmeye vesile olmaktadır.
Kamusal alanda hangi seçim süreci olursa olsun, bu sürece gider iken öncelikle göreve talip olan adayların liyakati hususu kanaatimce sürecin ciddi ehemmiyet arz eden sürecidir.
Toplumsal olarak kamusal hizmetlere talip olan başkanlık ve yönetim kurulu adaylarından beklenti;
Kamusal hizmet bilinci esası bireysel menfaatlerin önünde yer alsın, bu şekli ile kamu menfaatleri korunduğunda bireysel menfaatlerin de en geniş detayda korunduğu bilinç ve idraki aşılanmış olsun.
Tüm kamu kurum ve kuruluşlarında yer alan makamlara yönelik yapılan tercihlerde, tevdi edilen hizmetlerde liyakat esası tüm düsturların üzerinde olsun, görevler, konusunda uzman ve kendisini o alanda yetiştirmiş ehil bireylere tevdi edilsin.
Toplumsal projeler etkin araştırmalar ile ortaya çıkarılsın, yapılacak tüm hizmetler ortak akıl ile oluşturulmuş ve toplumun istisnasız her kesiminin faydalanabildiği, toplumun her kesimince kabul görmüş icraatlar olarak yer alsın.
Tabi bu hususta birçok beklenti, her hizmet ve görevin durumuna, zamana ve değişen sosyal koşullara göre şekillendirilebilir.
Seçim için yapılan tercihler beklentileri karşılaması gerektiği gibi, kanaatimce aday adaylığı sürecinde dahi beklentileri karşılayan vasıflara haiz bireylerin demokratik sürece girmesi rekabete ciddi kalite getirecektir.
Günümüzde birçok alanda yaşanılan seçim atmosferlerinde hiçbir şekilde o görev için talip olmaması gereken, o göreve ilişkin olarak ehil olmayan bireylerin bu süreçlerde nihai amacın ( objektif / kamusal yararlılık amacı ) dışında salt bireysel bir amaca matuf olarak subjektif beklentiler ile yer alması toplumda üzücü olarak karşılanmaktadır.
Şöyle ki; Seçimlerin adaylık süreçlerinde başvuruların alınması ilan edildiğinde, toplumun birçok farklı alanından esasen o görevi yerine getirmek ehliyetine sahip olmayan bu hususta yeterli ve etkin kabul görmemiş bireylerin adaylık başvurusunda bulundukları sorulduğunda alınan cevaplar dahi birçok zaman üzücü olmaktadır.
Kimi benim bu göreve getirilmeyeceğim açık ve net bir şekilde ortada ancak reklamım olsun, bu adaylık benim tanıtımıma vesile olur diye düşünüyorum, bu uğurda bir kısım harcamalar yaptım ama zaten benim hedefim tanınmışlık sağlamak şeklinde açıklamalarda bulunmakta,
Kimileri ben esasen bu göreve getirilmem, değerlendirme kapsamında kalayım ancak, ilerleyen aşamalardaki subjektif / şahsıma mahsus beklentilerim açısından bu durum gereklilik arz eder şeklinde beyanda bulunmaktadır.
Tabi tüm bu hususlara başkaca farklı şahsi beklentileri içeren açıklamalar eklenebilir. Ancak genelde karşımıza çıkan belki belirtilen belki suskun kalınsa da gözlerdeki perde arkalarından okunan bu tip gerekçeler olduğu aşikardır.
Başarıyı hedeflediğimiz her durumda, hayatımızın her aşamasında liyakat / sadakat / ehliyet düsturuna önem vermemiz esasen bir zarurettir. Kamusal hizmet bilinci esaslı her görev için aday adayı olmak isteyen tüm bireylerde de şekli unsurlar ve bireysel beklentilerin önüne geçilmesinin engellenmesi amacı belirttiğim hassasiyetler aranmalıdır.
Önümüzde Mahalli İdareler seçimleri süreçleri mevcut. Birçok farklı platformlarda yerel yöneticilere görev tevdi edilecek. Bu görevler hak ve adalet bilinci ile bireylerimizin kendisini ciddi manada yetiştirmiş ehil kimselerden olması beklentilerini her dönemde olduğu gibi bu dönemde de ortaya koymaktadır. Bu doğrultuda beklentimiz, liyakat ve ehliyet ile seçim yapılması, adaylar belirlenir iken aday adaylığı müracaatlarının dahi belirttiğim hassasiyetler çerçevesinde değerlendirilerek, bireylerin subjektif ( şahsına münhasır reklam ve tanıtım beklentileri, ilerleyen süreçlerdeki beklentileri vb…) beklentilerinin bertaraf edilerek, kamusal hizmet esaslı bilincin tam manası ile oluşturulması sağlanmalıdır…
Her seçim döneminde tüm bu beklentilerimizin kanunlaşarak sıkıntıların ortadan kaldırılması ya da en aza indirgenmesi noktasında çok büyük beklentilerim olmuştur.
Yaşanılan sorunlar kaleme aldığım şekilde toplumumuzun birçok kesimi tarafından dile getirilmiştir, getirilmektedir.
Keşke Türkiye Büyük Millet Meclisimizde 2024 sürecine gidilmeden bu konularda somut adımlar atılabilse idi.
Umut ederiz ki, ilerleyen dönemlerde yaşanılan tüm bu olumsuzluklara ilişkin öncelikle Sivil ve toplumsal ihtiyaçlara tam anlamı ile cevap veren yeni bir Anayasa ile başlamak üzere, kanunlar ve bu kanunları etkin uygulayan ehil uygulayıcılar ile çözümler üretilebilir.
Sürece dair tespit ettiğim tüm hususlarda görüşlerimi sizler ile paylaşacağım.
Şimdiden 31 Mart 2024 sürecinin hayırlara vesile olmasını temenni ederim…