İslâm´da şahitliğe büyük önem verilmiştir. Gerektiğinde şahitliği yerine getirmek dinî bir görev ve farz, şahitlik yapmamak veya yalancı şahitlik yapmak ise büyük günahtır ( Mustafa Güney,Yalan Yere Şahitlik s.399)
Yalancı şahitlik; doğruyu söylememek, yalan-yanlış şeyler söylemek suretiyle adaletin doğru şekilde tecelli etmesinin engellenmesi; haklı olan tarafın haksız çıkarılması ve bu suretle kul hakkının geçmesine sebep olunmasıdır. Tanrı huzurunda bu büyük bir günahtır ve Cenab-ı Allah´ın, kendisinin affetmeyeceği, ancak helâlleşmek ve tövbe etmek suretiyle mağdur olan kişinin affedebileceği veya affedilmesine vesile olabileceği bir günahtır
İslâm dininde, yalan söylemeye, yalan yere yemin etmeye izin verilmemiştir. Şayet bilmeden böyle bir duruma düşmüş isek hatamızı anladığımız zaman hiç beklemeden günahlarımızı bağışlaması için Allah´a tövbe etmeli, üzerimizde kul hakkı var ise hak sahipleriyle dünyada iken helalleşmeliyiz.(Dr.Hamdi Tekeli, Yalan Yere Yeminden Sakınalım, Kur´ân´dan Öğütler 2, D.İ.B.Yayını, s. 402 )
Toplumun huzuru, insanlar arasında adaletli olmaya ve insan haklarına saygı duymaya bağlıdır. Dirliği, birliği ve bütünlüğü temsil eden ?mülk?ün temeli, adalettir. Adaletin destek ve payandası ise doğru şahitliktir. Doğru şahitliğin olmadığı yerde adalet yanılır ve haklı haksız, haksız da haklı çıkar.
Bilerek yapılan yemin; hiçbir gereği yok iken, boş yere, gerçek olmayan sözlerine sahicilik ve doğruluk payı kazandırmak için ve böylece başkalarını aldatma aracı olarak kullanmak amacıyla bilerek ve isteyerek yapılmış olan yemindir. Allah Tealâ bunu hoş görmemekte, kınamakta ve cezasını