Yazımın bu başlığı izlediğim bir belgeselin can alıcı konusundan biriydi. Artık ne kadar ilgimi çektiyse hemen bu yazıyı yazmam için zihnimde genel bir tema oluştu. Derken yalnızlık kavramı, başlı başına kendine meydan okuyan bir tanımlama ile başladım. Çünkü içinde bulunduğumuz ruh halinin ya da yaşadığımız hayatın merkezine oturmuş bir gerçeğin ardındaki teklik seronomisi ya da çağlar boyu sürekli varola gelen hem korkutucu hemde vazgeçilmez bir hazne olmuştur. Hem korkutucu hem de vazgeçilmez diyorum. Nedeni ise anlamlandırıldığı ölçüde kendine has bir değerle konumlandırılmasındandır. Kimine göre iyiyi temsil ediyorken, kimine göre de kötü bir vaziyete gelebilmektedir. Bu bireyler için sıradanken sanırım toplum açısından düşününce zamana savaş açacak kadar tehlikeleşmiştir. Peki soruyorum sizlere acaba hiç çevrenize alıcı bir gözle bakmayı düşündünüz mü ya da baktınız mı? Mesela insanlar kendi halinde kendinden uzak selamsız, sabahsız bir günde tek yaptıkları şey samimiyetsiz birkaç alışveriş ve o an gösterdikleri geçici mutluluk ifadeleridir. Halbuki hatırlarsaniz çok eskilerden her evde bir yer sofrası bulunmaktaydı. Aynı tabaktan yenilir, aynı bardaktan içilirdi. Yuvarlak bir halkanın etrafında iştahla yemek yerken iştahla sohbet edilirdi. Ama şimdi bakar mısınız bir takım şartları bahane ettiğimizden bu yana birbirimizle yüzyüze sohbet etmek, ortaklaşa güzelliklerden bahsetmek veyahut dertleşmekten uzak kalır olduk. Haliyle sevgiyi bizler gibi yabancılarda, dostluğu ise psikoyatrilerde bulduk. Ha birde artık bu manzaralara ne yazıkki bal mumundan yapılmış heykellerin bulunduğu müzelerde rastlar olduk. Yani mazi mazide kaldı diyebiliriz. Hal böyle iken yalnızlık çağı dediğimiz, işte bu devrin içinde yalnız yaşayıp ve yalnız ölmeye mahkum olmak durumundadırız. Hatta huzur evlerinde yığınla yaşlılara, sevgi evlerindeki yığınla çocuklara pencerelerin ardından selam vermeme yoksunluğuna dahi erişmişiz. Dolayısıyla işte yaşadığımız bu yalnızlık çağının getirdiği yalnızlık sendromları bireyselleşme, bencilleşme, bananecilikle beraber bu çagın bataklığında bizleri iste böyle yüzdürmektedir.