Bu yazımızda sizler ile yasal düzenlemelerin ivedi şekilde yapılmaması, en geniş detayda hukuki sorunların araştırılıp değerlendirilerek düzenlemelerin ivedi değil uzun vadeli sonuçlar hesap edilerek yapılması gerekliliği üzerinde duracağız.
Ülkemizin hukuki düzenlemeler noktasındaki geçmişine baktığımızda yasama organı olan T.B.M.M den belki yüz binlerce kanun çıkmış, çıkarılmış, kabul görmüş ve uygulamaya konulmuş, belki binlerce kanun da mülga olmuş yani yürürlükten kaldırılmıştır.
Geçmiş dönemlere nazaran 2000 yılından sonra yasal düzenlemelerde bir acelecilik yaşandığı, ivedi şekilde yapılan düzenlemelerin ise uygulama noktasında hep yeni bir sorun daha doğurduğunu görmüş bulunmaktayız.
Toplumun ihtiyaçlarına uygun yasal düzenlemeler en geniş detayda araştırılmalı, özellikle uygulamaya konulması yani yürürlüğe girmesi ile birlikte sorunların çözümünde ciddi manada katkı sağlaması hedeflenmeli, yürürlüğe girişi yeni bir soruna daha sebebiyet vermemelidir.
Bu hususta birçok temel kanuni düzenlemelerde ivedi şekilde hareket edilmesinin olumsuz sonuçlara yol açtığını örneklendirerek bilgilerinize sunalım.
1 Haziran 2005 tarihinde ülkemizin temel ceza yasalarında değişime gidilerek;
- 765 Sayılı Türk Ceza Kanunu yerini 5237 sayılı Türk Ceza Kanununa,
- 1412 Sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu yerini 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununa,
- 647 Sayılı Cezaların İnfazı hakkında Kanun ise yerini Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin infazı hakkında Kanuna bırakmıştır.
Bu 3 temel ceza kanunlarında yürürlüğe girdiği tarihten bu yana 200 maddenin üzerinde değişiklik yapılmak zorunda kalınmıştır.
Belki bu hususta binlerce kaynak ve ceza hukukunu ihtiva eden kaynaklar hükmünü yitirmiş olup, yasaların güncelliğini takip etmek uygulayıcıları oldukça zor durumlarda bırakmıştır.
Yine, özel hukuk mevzuatlarında;
1 Ekim 2011 tarihinde yürürlüğe giren Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzda,
1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunumuzda,
1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunumuzda da ciddi manada değişiklikler yapılmış ve ceza mevzuatlarında yaşandığı gibi bu mevzuatlarımızda da binlerce kaynak ve özel hukukun temelini ihtiva eden kaynaklar hükmünü yitirmiş olup, yasaların güncelliğini takip etmek uygulayıcıları oldukça zor durumlarda bırakmıştır.
1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren Türk Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanununun resmi gazetede yayımlanan kabul tarihleri 11 Ocak 2011 ve 13 Ocak 2011 tarihlerinden yürürlük tarihleri arasındaki yasal süreçte dahi bir kısım değişiklikler yapılmak zorunda kalınmıştır. Yani daha henüz Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu gibi düzenlemeler yürürlüğe girmeden aradaki 6 ay gibi bir süreci içeren zaman zarfında dahi bir kısım değişiklikler yapılması yoluna gidilmiştir. Bu sebepler ile yazı bütünlüğünde belirttiğim gibi, yasal düzenlemeler acele hareket edilmeden yapılmalıdır.
Zira, ivedi hareket edilerek yapılan yasal düzenlemelerde her dönemde ciddi manada problem yaşanmış ve yürürlüğe konulan kanun metinlerinin belki yarısı oranında madde hükümlerinde değişime gidilmek zorunda kalınmıştır.
Bir de tabi bir başka sıkıntı olarak hukukun tekniğine uymayan torba yasalar (Çeşitli kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun) zaten bu sıkıntılara hukukumuzu maruz bırakan en ciddi problem olarak karşımıza çıkmıştır.
Yasal düzenlemelerde değişikliklere gidilmesine, değişen ve gelişen toplumsal ihtiyaçlara göre ihtiyaç duyulduğu aşikardır.
Ancak, bu düzenlemeler hayata kavuşturulur iken, öncelikle bunun toplumumuzdaki sosyolojik gerekçeleri detaylıca araştırılmalı, değişime yönelik gereklilikler saptanmalıdır. Bunun akabinde ise düzenlemenin hangi surette oluşturulmasının daha doğru olacağı üzerinde tartışılmalıdır.
Son olarak yapılan düzenlemenin toplumsal gereklilikleri ve ihtiyaçları tam manası ile karşıladığı hususunda genel kanıya varıldıktan sonra uygulamanın yürürlüğünün başarılı sonuçları beraberinde getirdiğinin gözlemlenmesi elzemdir.