Son zamanlarda, Youtube üzerinden takip ettiğim din,felsefe ve fikir tartışmaları gibi konuları içeren bir çok kanalda tecrübe ettiğim olaylar üzerine yazmak istiyorum. Her ne kadar eskisi kadar cahilce tartışmaları içeren videolarla daha az karşılaşsam da bu tarz videoların hala insanlara faydalı olabileceği noktasında şüphelerim var. Youtube'un video içeriği anlamında oldukça geniş bir yelpazeye sahip olduğunu hepimiz biliyoruz. Böylece her düşünce tarzında insanların yaptığı videolara ulaşmak daha mümkün hale geliyor. Bu durum bir taraftan bizlere farklı insanların fikirlerini karşılaştırmada olanak tanırken başka bir taraftan bir ideoloji karmaşası yaşatabilmesi ve bu durumun hayatımızı kötü etkilemesi muhtemeldir. İnsanın fıtratı, bu tarz farklı ideolojilere sürekli olarak maruz kalarak sağlam bir şekilde bu durumdan çıkmasına olanak tanımaz. İnsanoğlu, manipüle edilmesi çok kolay bir canlıdır ve manipüle edilmesi çoğu zaman zayıflık olarak görünsede bununla mücadele etmek zordur. Örnek verecek olursak, üzerine düşünerek bir hayli emek verilerek hazırlanan " neden ateizm" ve ya " neden agnostisizm" ve ya " neden deizm" gibi videoları izlediğimizde göreceğiz ki anlatılanlar ve sorulan sorular gerçekten de mantıklı gelecektir. Başka bir emek verilerek hazırlanan neden " neden müslümanlık"," Kur-an ı Kerim'in mücizeleri" "Bir yaratıcı vardır işte kanıtı" gibi videolara bakıldığında ise yine göreceğiz ki bu anlatılanlarda bizlere mantıklı gelecektir. Bu durum sadece kendi his ve tecrübelerimden yola çıkarak yapmıyorum, uzun zamandır gerek videoların altındaki yorumlara bakarak gerekse yakın çevremdeki kişilerin düşüncelerini sorarak bu kanıya varıyorum. Peki durum neden böyle? Böyle bir durum bizim ufkumuzu genişletmesi gibi faydaları barındırırken ideoloji karmaşası gibi olumsuz durumları tecrübe etmemize neden olabilir mi?
Bu durumun neden böyle olduğunu açıklamak benim için zor olsada şansımı deneyeceğim. İnsanoğlunun fıtratını anlamak bu noktada çok önemli. Başlangıç olarak, fiziksel ihtiyaçlarımızı karşılarken nasıl hareket etmemiz gerekiyorsa ait olacağımız ideolojide de aynı tavrı göstermemiz gerektiğini söylemeliyim. Biraz daha somutlaştırmak gerekirse, nasıl fiziksel bir ihtiyaç olan açlık durumunu sadece ihtiyacımız kadar gidermemiz gerekiyorsa ideoloji ihtiacımızıda bu şekilde gidermemiz gerekiyor. Günümüzde birçok psikolog, çocuklarımızı yetiştirirken ihtiyaç duyduğu kadar isteklerine karşılamamız gerektiğini aksi takdirde ihtiyaçlarından daha fazlası karşılandığında bu durumun şımarıklığa yok açacağını ve hayatı boyunca yenilmesi çok zor bir engel olarak devam edeceği gibi ihtiyaçlarını daha az karşılama yoluna gidildiğinde ise bastırılmış duygularla “nefret ve kin” dolu bir birey olacağını ve buda yenilmesi çok zor bir engel teşkil edeceğini söyler. Bu noktada odaklanmamız gereken kelime “İHTİYAÇ” kelimesidir. Tıpkı fiziksel ihtiyaçlarımız gibi zihinsel ya da inançsal ihtiyaçlarımızda vardır. Bu ihtiyaçlarımızı, ihtiyaç duyduğumuz kadar gidermeliyiz. Giderilmediği takdirde ve fazla giderildiği takdirde “ideoloji karmaşası” ve ya “hayatının anlamını bulamama” gibi hayatımızı olumsuz etkileyecek bir takım zihinsel süreçler yaşarız. Şimdi “bilgelik ve cahillik” konusunu da açıklığa kavuşturduktan sonra bir sonuca varabiliriz. Bilgeliğin bir çok kitap okuyup bir çok konuda fikir sahip olmanın aksine kendi fıtratının tanımakla ilgili olduğunu düşünüyorum. Kişi, kendi fıtratını ne kadar çok tanıyorsa o kadar bilgedir ya da ne kadar az tanıyorsa o kadar cahildir. Tonlarca sayfa kitap okumanın, ihtiyaçlarımızı karşıladığı “bilgi” dışında geri kalan bilginin bir bilgisayar harddiskinden bir farkı yoktur. O halde farklı bakış açısı kazanmanın “ihtayaclarımız” doğrultusunda kazanmamız gerektiği sonucunu çıkarabiliriz. Kaldı ki, evrensel olarak bakıldığında, yüzlerce, binlerce, milyonlarca bakış açısı vardır. Ayrıca bunları tarafsız bir şekilde karşılaştırabilmek ve içinden doğru olanı inanç olarak alabilmek için (bana göre bu mümkün değildir) mantık kurallarına hakim olmak gerekir. Bu durum ise her insanın sadece inanç sahibi olabilmesi için hayatı boyunca kitap okuyup, mantık kurallarını öğrenebilmesi anlamına gelmektedir ki dışarda hayatımızı devam ettirebilmemiz için kitaptan ve mantık kurallarından uzak insanların çalışması gerek bir çok iş alanı vardır. Sonuç olarak kişinin bilge olabilmesi için çok okuyup, farklı bakış açılarına sahip olması gerekmez. İhtiyaçlarını doğru bir şekilde belirleyebilmesi ve bunu karşılayabilmesi için doğru adımlar atması yeterli olacaktır. Fakat bunu bu kadar basit ifade etmem yanlış anlaşılmasın bu durum insanoğlunun yaşamını anlamlandırma noktasında en zor adımdır. Elbette bir de mantık kurallarının bazılarına değinmenin konuyu pekiştirme anlamında katkı sağlayacağını düşünsemde yazının uzaması sebebi ile bunu sadece bir cümle ile ifade etmek istiyorum: “İnanç ihtiyaçlarımızın çoğunu mantık kuralları çerçevesinde belirlemediğimizi ve mantık, inanmak istediğimiz fikre bir şekilde uydurabildiğimiz(kılıfını hazırlama) bir olgudur.” şeklinde düşünüyorum.
Sayısız ideoloji videoları barındıran Youtube’ta zaman geçirirken dikkatli olmalıyız. Öylesine “bu ne demiş merak ettim” tarzı yapay meraklara aldırış etmemeliyiz. İhtiyaçlarımızı iyi bir şekilde belirleyip sadece bu ihtiyaçlar doğrultusunda bilgi aramalıyız. Aksi halde ideoloji karmaşası yaşamamız muhtemeldir. Yunus Emre'nin “ İlim ilim bilmektir. İlim kendini bilmektir, sen kendini bilmezsen, ya nice okumaktır” bu sözlerini rehber edinmeliyiz. Nasıl ki açlık ihtiyacımızı gidermede abartılı davranırsak bu bazı sağlık sorunlarına yol açabileceği gibi zihinsel ihtiyaçlarımızın da ihtiyaçlarımızdan fazlasını vermenin zihinsel sorunlara yol açacağını unutmayalım. Sağlıkça Kalın. Hoşçakalın.