Üç yıl önce Cumhuriyet Üniversitesine yapılan yurtları eleştirerek" Sivas'ın bu kadar yurda ihtiyacı mı var? Bu yurtlar açıldığı için özel yurt sahipleri iflas edecek" diye feryat edenler, bugün öğrenciler yurt bulamıyor diye yaygara koparıyor. O gün mesele özel yurt sahipleri değildi. Bugün de öğrenciler değil. Mesele bağcıya bir tokat atabilir miyim hinliği...
Öğrencilerin üniversitelere yerleştirme sınavına girdiği gün Katarlı öğrenciler sınavsız okuyacak yalanını ortaya atanlar, üniversitelerin açıldığı gün yurt sorunu üzerinden provokasyon ve algı oluşturma peşinde. Yurt sorununu protesto etmek için parklara gidip yatan, sözde öğrenciler karşısında polisi görünce "KATİL DEVLET" diye slogan atıyor.
"Bu şahıslardan 73 öğrencinin İstanbul'da ikamet ettiği ve herhangi bir barınma probleminin olmadığı,
12 öğrencinin ikamet kaydının il dışında olduğu,
28 şahsın başka illerde bulunan üniversitelerde öğrenim gördüğü ve ikamet ettiği tespit edildi.
8 şahsın herhangi bir Yüksek Öğrenim Kurumunda kaydının bulunmadığı,
5 şahsın üniversite mezunu, 1 şahsın da akademisyen olduğu belirlendi.
Eyleme katılan 127 şahıstan; 4 öğrencinin Kredi Yurtlar Kurumu'nda kaydının bulunduğu,
1 öğrencinin yedek olduğu,
10 öğrencinin daha önce yurtlarda kalıp kaydını sildirdiği, diğer öğrencilerin ise yurt başvurularının bulunmadığı tespit edildi.
Bu da bize asıl meselenin ne olduğunu gösteriyor.
Yurt sorunu üzerinden algı oluşturmaya kalkanlar, hem de bunu öğrenci yurtlarını ranza sisteminden beş yıldızlı otel konforuna çeviren, yurt sayısını dört kat artıran Ak Parti iktidarına karşı yapıyor. Oysaki Türkiye’deki yurt kapasitesi dünyadaki benzerleri ile kıyaslanmayacak kadar çok daha iyi. 2000 yılı öncesi ile kıyaslamaya dahi gerek yok. Ancak görmek istemeyenlere, duymak istemeyenlere, görmemek, duymamak işine gelenlere bir kez daha hatırlatmakta fayda var.
2002 yılında ülkemizde 23'ü vakıf olmak üzere toplam 71 üniversite var. Bu üniversitelerde 1 Milyon 656 bin öğrenci okuyor. 2020 yılına geldiğimizde ise yurdun bütün illerine yayılmış 76’sı vakıf olmak üzere 210 üniversite açık. Bu üniversitelerde kayıtlı 3 Milyon 801 öğrenci var. Bu öğrencilerin barınması için 2002 Yılında 71 il 57 ilçeye yayılmış olarak tamamına yakını ranza sistemli 180 yurt hizmet verirken, bugün sayı 81 il 141 ilçe olmak üzere 770 yurt bulunuyor. O gün yurtlardan 182 bin öğrenci istifade ederken bugün 720 bin öğrenci devletin yurtlarında barınıyor.
Sivas özeline gelecek olur isek Sivas şehir merkezinde yurt eksiği bir tarafa fazlası dahi var. Üç yıl önce tamamlanarak hizmete açılan yurtlarla birlikte 15 bin kişilik kapasiteye ulaşıldı. Bunların 10 bini kız öğrenciler için, 5 bini erkek öğrenciler için hizmet veriyor. Şu anda kız öğrencide doluluk oranı yüzde 90, erkek öğrencide ise oran daha düşük. Ancak süreç devam ediyor, ek yerleştirmeler sonucunda yüzde yüze ereşip erişmeyeceği kesin bilinmiyor. Yani kısaca Sivas Cumhuriyet Üniversitesini kazanıp yurt başvurusunda bulunan her öğrenci devletin yurtlarında barınma imkanına sahip. İddia edildiği gibi yurt eksikliği değil yurt fazlası var Sivas merkez için.. Başta da belirtiğimiz gibi yurt sorunu var diyenler üç yıl önce Sivas'ın bu kadar yurda ihtiyacı yok diyenlerle aynı kişiler...
BEDAVA DERS KİTABI MI?
İlk ve orta öğrenimde bulunan çocukların ders kitaplarının ücretsiz olma fikrini 2002 seçimlerinde Cem Uzan dillendirmiş, seçimden sonra iktidar olan Ak Parti gerçekleştirmişti. O gün bugündür okulların açıldığı gün ders kitapları öğrencilerin masasında oluyor. Bu güzel ve taktir edilecek bir hizmet ama gelin görün ki artık bunun bir anlamı kalmadı.
İlk gün öğrenciler devletin bedava verdiği kitapları alıp eve getiriyor ancak daha sonra o kitapların kapağı dahi açılmıyor. Öğretmenler içinin boş olduğunu iddia ederek dersleri o kitaplardan işlemek yerine öğrenciyi başka kaynaklara yönlendiriyor. Hele 8 ve 12. sınıf öğrencileri çanta çanta başka yayınevlerinin kitaplarını almaya zorlanıyor. Sözde gönüllük esas ama hiç bir anne baba evladının geri kalmasını, sınavlardan düşük not almasını göze alamayarak çaresiz kitapçıların yolunu tutuyor.
Bu böyle olmamalı, Bu durumu Milli Eğitim Bakanlığı’nın bilmeme ihtimali yoktur. Eğer bakanlık bedava kitap dağıtıyorsa arkasında durmalı. Bastırılıp öğrencilere dağıtılan kitaplar yetersiz ise tekrar incelenip yeterli hale getirilmeli. Sonra da okullarda o kitaplar üzerinden ders işlenmesini sağlamalı ve sınavlarda da o kitaplardan soru sorulmalı. Yani bir hizmet yapılıyorsa ki yapılıyor o zaman adam gibi yapılmalı. Aksi taktirde devletin bütçesinden basılan kitapların kapağı dahi açılmadan geri dönüşüme gitmesi amacın başka olduğu anlamına gelir.
İşin garip tarafı bu konuda muhalefetin de ses çıkarmaması. Her konuda yalan yanlış iftira demeden iktidara yüklenen muhalefet bu konuda neden duyarsız anla-makta güçlük çekiyorum. Üstelik bu konuda ajansların çalışmasına da gerek yok, her şey gerçek. Hem iktidarın hem de muhalefetin bu konuya ilgi göstermesi ve vatandaşı yayınevlerinin sömürmesinin önüne geçmesi elzem.